|
|
|
|
İnsan yaşamak istiyor
Türkiye'nin ilk laz rock grubunun kurucusu Kazım Koyuncu... 33 yaşındaki 'muhalif' sanatçı, şimdi kanserle mücadele ediyor; "Bırakamadıklarım sevgi ve insanlar... İyileşeceğime inanıyorum."
Kanser eskiden en büyük fobimdi
İlk Lazca rock müzik grubunu kuran Kazım Koyuncu 'yıldız'lıktan uzak hayat görüşü ve kaliteli müziğiyle tanınan genç bir müzisyen. Koyuncu, şimdi kanserle mücadele ediyor.
Kazım Koyuncu ilk lazca rock müzik grubunu kuran, son yılların en iyi müzisyenlerinden biri. Solo albümleri "Hayde" ve "Viya" ile hayran kitlesini artıran Koyuncu, magazin manşetlerinden uzak bir hayat sürüyor. Kanser olduğu haberi ise yeni yansıdı gazetelere... "Uzun saçları ve sakalı da yok artık" diye yazıyordu. Ne olmuştu? Neler yaşıyordu? Yeni bir konser hazırlığı öncesinde Cihangir'deki evinde buluştuk, Kazım Koyuncu ve ailesiyle. Umduğumuzdan çok daha dinç ve sağlıklı görünüyordu. Enfeksiyon endişesi yüzünden herkes maske takmıştı, bize de birer tane uzattılar. Annesinin Hopa'dan geldiğini söyledikten sonra en baştan başladı hayat hikayesini anlatmaya; "Çocukluğumdan beri müzikle ilgiliydim. Üniversite müzikle ilgilenmem için iyi bir bahaneydi. 'Politikacı ya da kaymakam mı olacağım, zaten yapmazlar!' deyip üniversiteyi son yılında bıraktım ve tamamen müzikle ilgilenmeye başladım. Başarısız olsaydım ki bir külkedisi hikayesi değil bu ve sebepleri de var, ahlayıp vahlamayacaktım." Koyuncu'yu ziyaret ettiğimiz günün ertesi Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde konseri vardı ve onun heyecanını yaşıyordu. Bu yüzden kabuslar gördüğünü hatta rüyasında sahneye çıktıktan ve birkaç şarkı söyledikten sonra birden bire uyumaya başladığını gördüğünü söyledi. Ama ertesi gün Yeni Melek'te sahneye çıktığında kafalarını kendisi gibi traşlamış orkestra elemanlarıyla birlikte her zamanki gibi muhteşem bir performans sergiledi. Uyuyamadı yani! Sayısız sanatçı onu desteklemeye gelmişti. Röportaj sonrasında Koyuncu; "Çok dramatik bir röportaj olmadı değil mi hocam!?" dedi. Çünkü en çok hastalığının dramatize edilmesinden hoşlanmıyordu.
Müzik piyasasında hedeflediğiniz yere ulaşabildiniz mi?
Hedefim çok sayıda albüm satmak değil, zaten bu kolay ulaşılır bir şey. Piyasa kurallarını reddetmiş olmam, kendi halinde yaşamam, başkalarına göre başarı kabul edilmese de benim için başarıdır.
GÜLBEYAZ'IN ETKİSİ Lazca müziği yaşatmak gibi bir hedefiniz ve misyonunuz da var... Lazca ve onun gibi birçok dil ve kültür yok oluyor. Kavgasız, savaşsız, sınırsız bir dünya isterim, bu Lazları ve Lazcayı daha üstün görmediğimi anlatır size. Lazcanın yaşaması lazım, sadece Lazları ilgilendirmiyor bu. Aklınıza gelen her kültür ve dil yaşamalı. Bu misyonu bilerek ve isteyerek üstüme almadım.
Lazca sözlü rock müzik yaparken neden folk müziğe döndünüz? Rock müzik dinleyen, yırtık pantolonla dolaşan serseri görünümlü rocker'dım. Mehmet Ali Barış da Lazcanın yaşaması misyonunu üstlenmişti ve Zvaşi Berepe'yi kurmamız için ısrar etti. Amacım farklıydı. Ama işin içine girince büyülü taraflarını görmeye başlıyorsun. Köy, çocukluğum, asmalar... 1998 yılına kadar iki albüm yaptık grupla. Solo kariyerime başlayınca sistemle uyumlu hale geldiğim söylenebilir (gülüyor).
İlk albümde okuduğunuz Dido" herkesin dilindeydi. İlk albümde Gülbeyaz dizisinin çok etkisi oldu. Bu albümü farklılığı tercih eden insanlar aldı.
Dizi müziği yapmaya başlamanızın nasıl bir hikayesi var? Karadeniz dizisi olması beni çok heyecanlandırdı ve müziklere neredeyse hayatımı koydum. Ancak Şevval'in (Sam) katkılarını ve desteğini hiç unutamam. Sultan Makamı'nın müziklerini yaparken daha profesyoneldik. Ama benim işim sahneye çıkmak. Bu yüzden diğer tekliflere hayır dedim. Ama bir sinema filmi olursa altı ayımı veririm bu kanserli halimle. Bir misyonum daha var o da kendimi taşımak, ömrümün yettiği yere kadar kendimi söylemek.
Hayranlarınız destekliyor mu? www.kazimkoyuncu.com sitesine çok sayıda destek maili geliyor. Bunlar insanı hayata yapıştırıyor. Uzun vadeli planlar yapıyorum. Ya uzun yaşarsam ne b.k yiyeceğim! Ben plan yapayım da sonradan ortada kalmayayım! (kahkaha atıyor).
Hastalığı ne zaman öğrendiniz? Yılbaşından önce. Aslında testislerde görülen bir tümör bu. Benimki testislerde başlayacağına tersten yani akciğerlerde başlamış.
Sizin gibi muhalif yani! Evet, var öyle bir durum. Testis kanseri diye yazıldı. Konserde birkaç bin kişinin testislerimi düşünmesini istemem. Testisler sağlam yani! (Kahkaha atıyor). Şu an birinci kemoterapiyi bitirdik, dört seans daha var. Yüzde 80 iyileşme ihtimali veriyor doktorlar. Fena bir rakam değil. İyi hissediyorum. Bazen durup dururken sinirlerim bozuluyor ama.
Çevrenizdekilere karşı kullanın bunu, eğlenceli olabilir! (gülüyor) Tamam da bir yere kadar. Vicdanımı ne yapacağız? İyileştikten sonra ne olacak, ne hesap vereceğim? Dört ay eve hapsolmak da beni geriyor. Hayatım boyunca kendimle, devletle vs. ile bir çatışmam oldu, bu da o çatışmalardan biri. Hastalığınızın dramatize edilmesini sevmiyorsunuz ama "Niye ben?" diye düşündüğünüz olmadı mı hiç? Hayata karşı haksızlık olur diye düşünüyorum. Ama "Hayatta, güzel bir şey yaptım" dediğim anlar için hep bedel ödediğimi farkettim.
Bu sizi daha güçlü kılmıştır! Nietzsche'nin bir sözü var: "Öldürmeyen şey bizi güçlendirir". Güç güç de, nereye kadar (gülüyor)... Uzun bir süre aklıma gelmedi bu soru. Aklıma geldiğinde de sormamaya çalıştım. Çünkü haksız olduğumu biliyorum. O kadar acayip hayatlar var ki... Benim en büyük fobilerimdendi kanser. Kendi hastalığımla ilgili bilgi almaya başladıkça rahatladım. Ama etrafımdakileri rahatlatmak daha zor oldu. Kanser tabii ki iyi bir şey değil ama biraz sakin olmalıyız. Bu konudaki cehaletimiz onun tedavisini etkileyebiliyor. Arkadaşlarım dünyanın sonu gelmiş gibi konuşunca moralim bozuluyor.
GEZMEK İSTİYORUM Volkan Konak, Çernobil sonrası kanser vakalarının arttığını söylemişti. Siz hastalığınızın bununla bağlantısı olabileceğini düşünüyor musunuz? Tabii. Neredeyse her ailede bir kanser vakası var ve bu tesadüf değil. Adamlar pişkin pişkin çıkıp çay içti karşımızda. Bunu yapan insan ya geri zekalıdır ya da çıkar gruplarına hizmet ediyordur. Eğer bu insanlar karşımızda çay içeceklerine erken teşhis için birtakım çalışmalar yapsalardı sonuç daha farklı olurdu. Şimdi bunlar cinayet değil mi? Buna karşı önlem almamak o çok korktukları terörden daha kötü değil mi? Çok korktukları vatan hainleri var ya, asıl vatan hainleri, halk düşmanları Osmanlı'dan günümüze dek gelen bu tarz yöneticilerdir.
Hastalığınızı ilk duyduğunuz zaman neler hissettiniz? İnsan en çok yaşamak istiyor. Yaşadığın her anın farkına varıyorsun. Kendimi öyle terbiye etmişim ki mülkiyet duygumun olmadığını fark ettim. Tek bırakamadığım şey, sevgi ve insanlar... O sevgiye hepimizin ihtiyacı var. İyileşeceğime inanıyorum. İyileştikten sonra gezmek istiyorum.
Sevgiliniz ne diyor bu meseleye? Birlikte Floransa'ya gideceğiz. Belki Avrupa turu yaparız. Sırf meraktan Amerika turu yapmak istiyorum. Bu kadar salak insan, nasıl bir ülkeden çıkar diye merak ediyorum.
Aynur Erdem
|
|
|
|
|
|
|
|
|