| |
Güle güle...
İçe kapanmacı, devletçi, orducu, uzlaşmaz bir zihniyetin simgesi haline gelmiş olan Rauf Denktaş yarın kendi halkı tarafından tasfiye oluyor. Aslında Annan Planı Referandumu sırasında yenilmiş ama siyasal pişkinliği nedeniyle istifa etmemişti. KKTC halkının istediği çok açık; bireyin zenginliği, özgürlüğü, mutluluğu... Bunun için de evrenselleşmeye açık, insan odaklı, demokrasiye inanmış, uzlaşmacı bir tutuma ihtiyaç var... İşte anlaşılan bu yeni zihniyet artık KKTC'de iktidar olacak...
KKTC halkı evrenselleşmeyi tercih ettikçe, Denktaş sayesinde asıl yüzünü bugüne kadar saklamış Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uzlaşmaz tavrı duvara sıkışıyor... Avrupa Birliği siyasal milliyetçilik anlayışı ardında "yönetileni" yok sayan bir ulusdevlet sonrası ortaya çıktı. Zaten başka türlü olsa Avusturya'da ırkçı Heider iktidar olurdu... AB zihniyetinde küreselleşen, evrenselleşen insan var... Ancak bu eski şartlanmalardan kurtulmak kolay olmadığı için barikatları aşarak menzile zaman içinde varılıyor. KKTC kendi evrensellikten yana tercihini her seferinde bastıra bastıra ilan ettikçe, AB ile Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti de daha fazla karşı karşıya geliyor... AB standartlarında bir KKTC ile eski Denktaş çizgisinde bir Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi... Bu çelişkiyi AB çok geçmeden çözmek durumunda... Nitekim son sinyaller de bu yönde... KKTC'nin yeni yönetiminin de herhalde kızmadan, usanmadan, kırılmadan bu noktaya abanması gerekecek... Umarım, çok geçmeden hem bu iş çözülür, kimliksiz KKTC halkı dünyalı olur, hem de müzakere sürecinde Türkiye çok önemli bir sorunu aşar...
Yarınki seçim, aslında Türkiye'de son zamanlardaki çıkarılmak istenen çalkantıya da ışık tutuyor. Denktaş'ın tasfiyesi, bundan böyle AB ile müzakere aşamasına gelmiş Türkiye'nin yeni pusulasını da netleştiriyor... Onca yıl "yerel" düşünüp, "yerel" yaşayan Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimini ofsayta düşürecek bir açıklıkla AB standartlarına yöneliyor... Dünyalı olmaya zıplarken de, son kırılmalarını yaşıyor... Kriz provaları bu yüzden...
Olup bitene geniş açılı bir kameradan bakınca, ciddi bir hat değişimini en iyi Ermeni Sorunu'nun geçmiş ile kıyas kabul etmez bir tarzda tartışılır olması ispatlıyor... 1916 yılında İngiliz Hükümeti tarafından yazdırılan Mavi Kitap'tan Ermenistan Cumhuriyeti yönetimine yollanan mektuba, Ermeni Diasporası ile dirsek temasından sınır açmaya bir dizi çare üretme, daha doğrusu inisiyatif alma atılımı var... Çok geç kaldığımız ve bu konuyu hep tabu olarak sakladığımız için güç de olsa, aynı Kıbrıs'taki çözüm yanlısı tutum Ermeni Sorunu konusunda da kendini belli etmekte... Denktaş'cı zihniyet doksan yıldır başımızı ağrıtan Ermeni Sorunu'nda da aşılıyor...
Kıbrıs'ta kaybeden eski zihniyet, şimdi son çare olarak Kürt sorununu kaşıma gayreti içinde... AB süreci Kürt sorununu bireydevlet ekseninde rahatlattıkça bundan huzursuzluk duyan Kürt siyasetinin bir bölümü de, huzursuzluk çıkarmak isteyenlerin müttefiki gibi görünmekte... KKTC'de Kıbrıs Cumhuriyeti'ni açığa düşüren, Ermeni Sorunu'nda açılım yanlısı tavır takınan AB normlarındaki yeni anlayış, bunu içeride çıkmaza uğratmak isteyen eski ırkçı, şoven, milliyetçi siyaset anlayışını da zamanla hiç kuşkusuz etkisiz kılacak...
Bu çok mutlu ve kritik yeni dönemde AK Parti'ye çok iş düşüyor... AK Parti KKTC'deki yeni politikanın mimarı olarak yalpalamaktan vazgeçmeli... Çok zor olmasına karşın AB'den müzakere tarihi almış bir iktidar olarak tavrını netleştirmeli... Hem yeni bir dönemin kapılarını açıp, hem bunun bilincine varmamak büyük sıkıntı yaratır... Denktaş'a, insanı, bireyi, yönetilenleri esas aldığı için "güle güle" diyen bir taze anlayışın yalpalamasının gereği de yok, anlamı da... Yeter ki, tüm beklentiler karşısında bu yeni formülü uygulama becerisi iyice yerleşsin...
|