Dışbank rüzgârı
Dışbank'ın, Belçika-Hollanda kökenli Fortis Grubu'na yaklaşık 1 milyar Euro'ya satılması önemli bir olay. Alıcısı, satıcısı ve Türk ekonomisine etkileri açısından iyi değerlendirilmesi gerekli. Her şeyden önce, satışı yapan Dışbank yönetimini kutlamak lazım. Profesyonelce ve işi iyi pazarlayarak, yüksek bir fiyata Dışbank'ı sattılar. Çoğunu yıllardır tanırım. İç ve dış piyasalarda tanınan ve isimleri olan kişiler. Aylardır uğraşıyorlardı. Sonunda başardılar. Alıcı banka Fortis'in kuruluşu, 15 yıl öncesine dayanıyor. Başarılı bir küresel grup. Bünyelerine 90'lı yılların sonlarında kattıkları Belçikalı Generale Bank'ın Türkiye'ye ile var olan ilişkilerini sürdürdüler. Piyasayı tanıyor ve şartları biliyorlar. Kanımca da iyi bir yatırım yaptılar.
3 sonuç çıkıyor Bu satıştan üç önemli sonuç çıkarmak mümkün. Birincisi, yıllardır bilinen ve söylenen bir gerçek vardı. Avrupa Birliği (AB) üyeliğine doğru atılacak adımlar Türkiye'ye yabancı sermayeyi çekecekti. Nitekim, AB'ye üye olma olasılığı artıp, müzakere tarihi belirlendikten sonra Avrupa sermayesi bir anda hareketlenmeye başladı. Sanki "birisi düğmeye basmıştı." Bu yılın ilk üç ayında, yabancılara üçüncü banka satışı gerçekleşti Bu hareketlenme rekabeti de getirdi. Rekabet, Dışbank'ın satışına yansıdı. Dışbank'ın fiyatını görünce diğerlerinin biraz ucuza gittiğini fark ediyorsunuz. Bundan sonraki banka satışlarında fiyat eşiği yavaş yavaş oluşuyor. Eski Doğu Bloku ülkelerinin bankalarından daha ucuza satılma sürecinin, Dışbank'ın satışı ile durduğu kanısındayım. İkinci olarak, Türk işadamlarının, 80'li ve 90'lı yılların aksine, artık banka sahibi olmakta istekli olmadıkları açıkça gözleniyor. Tam tersine sahibi oldukları bankaları da satmak istiyorlar. Yaşadığımız bankacılık krizi ve onun getirdiği acı sonuçlar herkesi korkuttu. Tepki yasası olarak birçok kez değişen Bankalar Yasası'na konulan bazı hükümler, bırakın banka sahibi olmayı, bankalarda yöneticilik yapmayı bile ürkütücü hale getirdi. Kâr marjı giderek düşen özel sektör bankacılığı üzerine getirilen ağır cezai yaptırımların dayanılmaz ağırlığı, banka alacak Türk sermayedarlarını bulmayı zorlaştırdı. Banka sahibi olmak isteyenleri ortadan kayboldu.
Stratejimiz yok Dışbank'ın satışından çıkarabileceğimiz üçüncü ders, bankalarımızın yabancılara satışı konusunda bir stratejimizin olmadığının bir kez daha anlaşılmasıdır. Yetkililer, "piyasadır, alıcı ve satıcıya biz karışmayız" şeklinde düşünebilirler. Bunu açıkça da belirtebilirler. Ancak, finans sektörü değişiktir, diğerlerinden ayrıdır. Ekonominin hassas sektörlerinin başında gelir. Banka alım ve satımları konularında kamu otoriteleri duyarlıdır. Bazıları almak, bazıları da satmamak isterler. Nitekim, Avrupa Birliği içinde bu konuda büyük bir kavga süregitmektedir. Fortis, Türkiye'ye hoş geldi. Umarım Türk bankacılık sektörüne hareket getirir, rekabeti artırır. Reel sektörle iyi bir ilişki kurup bankacılığın gerçek işlevini yapmasına katkıda bulunur.
|