Eyvah Papa!
Dün toprağa verilen Papa II. Jean Paul'ün adını ne zaman duysam, kulağımda hep bizim Şahin'in çığlığı çınlardı: "Eyvah Papa!.."
Müteveffa Papa'yla iki kez karşılaşmıştım. İlki Türkiye ziyareti sırasındaydı ve biz TRT'de görevliydik. İşlerimizden biri de, dünya televizyonlarıyla görüntü alışverişini sağlamaktı. Dünyanın her yerinden gelen yüzlerce televizyoncuya saatlerce "renkli" görüntü akışı sağladık. Oysa kendimiz "siyahbeyaz" dık. Sonuç; Mucizeydi!
Papa'yla ikinci "karşılaşmamız" ın yarattığı sonuç daha da şaşırtıcıydı. NATO toplantısını izlemek için Roma'daydık. Televizyon haberlerinin acar ve usta yöneticisi Altan Aşar ekip başıydı. NATO zirvesi bitince başımıza iş çıkardı. "Boş durmayalım. Buraya kadar gelmişken Papa'dan röportaj isteğinde bulunalım" dedi. Çaresiz, bulunduk. Pek umutlu değildik. Ama Vatikan'dan beklemediğimiz bir yanıt geldi. "Papa kimseye röportaj vermiyor, ama Türkiye'yi ve Türkleri sevdiği için sizleri de kırmak istemiyor. Yarın ilk defa San Pietro meydanında açık hava konuşmasına çıkacak. Yedi dilden konuşacak. Ama bir yerinde durup İngilizce olarak sizin için özel bir şeyler söyleyecek." 6 Mayıs 1981 Çarşamba günü,Vatikan görevlileri bizi alıp, San Pietro meydanında, Papa'nın konuşma yapacağı yerin tam karşısına yerleştirdiler. Birkaç saatte meydan on binlerce kişiyle dolmuştu. Biz en öndeydik. İlkbahar güneşinin altında, meydanın taşlarına oturmuş bekliyorduk. Dalmıştık ki; dünyanın en "telaşlı" kameramanı Mustafa Şahin'in çığlığıyla kendimize geldik: "Eyvah Papa!" Papa tam karşımızdaydı. Konuşmaya başladı. Konuşmanın tamamını çekmemize imkan yoktu. "Türkiye" sözcüğünü kolluyorduk. Aradan bir saate yakın bir süre geçti. Yine dalmıştık. Yine Mustafa'nın çığlığı: "Eyvah Türkiye!" Papa; on binlerce kişi onu izlerken Şahin'in kamerasına bakarak Türkiye'ye ve Türk halkına "iyi dilek" mesajlarını gönderiyordu. Şahin, ilk Türkiye sözcüğüyle birlikte kamerayı omzuna alıp çekime başlamıştı bile. Çok mutluyduk.
Mutluyduk ama Türkiye'ye dönünce bu görüntüyü nerede kullanacağımızı da bilemedik. Kimi ne ilgilendirirdi ki! Attık arşive... Ve... Tam tamına bir hafta sonra... Ajans teleksleri durmak bilmiyordu: Papa vuruldu! Bir hafta sonra, aynı yerde, aynı saatte... Akşam saatlerinde Papa'yı vuranın bir Türk olduğu anlaşıldı. Adı Mehmet Ali Ağca'ydı. TRT'de; dünya televizyonlarıyla haber ve görüntü alışverişinden sorumlu olduğumuz için, bizimle temasa geçtiler. Dünyaya geçtiğimiz ilk haber, Ağca'nın İpekçi suikastından sonraki görüntüleriydi. Yarım saat sonra, tereddütlü de olsa, dünyayla temas kurduğumuz konferans düğmesine basıp "isterlerse elimizde bir görüntü daha olduğunu" söyledik. Tereddütlüydük, çünkü ilgileneceklerinden emin değildik. Sonuca şaşırmıştık. Arşive attığımız görüntüyü çıkarıp, Avrupa link hatlarından yayına koyduk. O gece, dünyanın dört bir köşesinde yüzün üzerinde televizyon kanalı, bizim daha yarım saat öncesinde arşivde tozlanmaya terk ettiğimiz görüntülerimizi kullandı.
6 Mayıs'ta, San Pietro'da bir Türk kamerasının tetiğine bastı. Tam bir hafta sonra, 13 Mayıs'ta aşağı yukarı aynı saatte, yine San Pietro'da bir başka Türk silahının tetiğine bastı. İkincisinin akıbetini herkes biliyor. İlk tetiğe basansa o sene "yılın kameramanı" seçildi. Türkiye'den ve dünyadan kutlamalar ve ödüller aldı. Kader işte!... Ne zaman Papa'nın adını duysam, o günlerde San Pietro'da yankılanan "Eyvah Papa" çığlığı aklıma gelir. Çığlıkları mı yoksa?
|