Bir başparmak yere diğeri gökyüzüne...
Gelişmiş teknolojileri kullanan postanelerde, makineler gelen mektupları üzerindeki "posta koduna" göre tasnif ediyor... Sanırım, bizim zihnimiz de biraz o makineler gibi çalışıyor. Bir farkla... O fark da, özel ilgi alanımıza giren kodları seçip diğer kodları "çöpe atmamız" herhalde.
***
Bu yazının başına oturmadan önce "çevre" konusunda hassas "bir okuyucunun" günlük gazetelerde neler görebileceğini düşündüm? Ve "kodlarımı" değiştirip gazeteleri "çevrecilik hassasiyeti" ile gözden geçirdim.. Doğrusu ürktüm... Güney Asya depreminden sonra beşik gibi sallanmaya başlayan Van, Kaş, Hakkari üzerine yorumlar... Ardı ardına boy gösteren hortumların, son olarak Ayvacık'ta caminin minaresini yıkıp iki kişiyi de savurması...
***
En çarpıcı olanına ise bizim gazetenin dördüncü sayfasında rastladım... Sekiz sütuna manşetti: "Felaket sanıldığından daha yakın..." Bir sürü felaket ihtimalini hep de sanıldığından daha yakın olarak yaşıyageldiğimiz için ilk baktığımda çok da aldırmadığım bu haberin, okuma kodunu "çevreye" ayarlayınca, "küresel ısınma" ile ilgili olduğunu gördüm... "İki derecelik ısınmada bile, buzulların eriyip kentlerin sular altında kalacağını belirten bilim adamları sıcaklık için alarm verdi. BM'in ısınma raporuna göre sıcaklık on bir derece artacak..." Haberin devamı daha da rahatsız ediciydi...
***
"Çevre kodu"nuz eksik ise dünyanın bir hamlede on bir derece ısınmasını çok da önemli bulmayabilirsiniz... Halbuki tam anlamıyla bir kıyamet demek.. Düşünün ki, böyle bir faciada meydana gelecek tüm bir altüst oluşun sonuçlarından biri de Londra kentinin sular altında kalarak tamamen yok olması... İnsanoğlunun dünyaya egemen olması ile doğanın buna direnci galiba felaketlere yol açmakta...
***
Küre neden gittikçe artan bir hızla ısınıyor? Çünkü havadaki karbondioksit oranı artıyor.. Artınca dünyaya yansıyan güneş ışınları olması gerekenin çok üzerinde bir oranda atmosferde asılı kalıyor... Isı da artıyor. Havadaki karbondioksit oranının on binde 3 olması gerekiyor.. Ancak bu oran sürekli yükselmekte.. Hem de ilk endüstri devriminin yerleştiği 1800'lerden beri... Karbondioksit, kömür ve petrol gibi fosil yakıtlar nedeniyle artıyor. İlk ayrıntılı ölçüm 1958'de yapılmış. O tarihten bu yana bile yüzde 25 oranında bir artış olmuş.. Üstelik gelecek otuz ya da altmış yıl içerisinde atmosferdeki karbondioksit oranının iki katına çıkacağı öngörülüyormuş... Bu ne demek? Ne demek olduğunu anlamak için "buzul çağlarıyla ilk devirler arasındaki" ısı farkının yalnızca beş derece olduğunu bilmek yetiyor...
***
Dünya sıcaklık ortalamaları son yüz elli yıldır hesaplanıyor... Kayıtlar, en sıcak beş yılın hepsinin 1960 sonrası yaşandığını ortaya koyuyor. En sıcak on yıldan yedisi ise 1973 sonrasında... Bir yanınız kuraklıktan ölürken, diğer yanınızın seller nedeniyle yok olması gibi bir durumu topluca yaşamamak için ne yapmalı? "Çevre ve Ekoloji" adlı kitabı yazan ve dünyamızdaki tehlikelere yönelik önemli bilgiler veren Mine Kışlaoğlu ile Fikret Berkes, Mevlana'ya yollama yapıyorlar. Mevlevi derviş dönerken bir başparmağı ile yeri, diğeri ile gökyüzünü gösterir. Bu tüm alemin birliğini ifade eder... İnsan bu bütünselliği yakalayabilirse daha özenli olacak... Yerde yaşarken, gökyüzünü delmeyecek... Yoksa felaket kapıda.
|