Karşı-milliyetçilik nöbeti
Bayrak yakma girişimine yönelik tepkilerden ötürü Türkiye'de yeniden milliyetçi bir dalganın yükselmeye başladığı yolunda kaygı dile getirenler kime ve neye hizmet ederler? Kim gerçekten iyi niyetle her türlü aşırılığa karşı olduğu için ölçüye çağırır, kim başka ' milliyetçilikler' hesabına nöbet tutar? Bayrak olayında aşırı tepkiciliği eleştirmiş biri olarak, bu vesileyle milliyetçiliği sorgulama yarışına çıkanlarla toptan hesaplaşmak zorundayım. Bunun için birkaç gün önce söylediklerimi hatırlamama izin veriniz: Sadece sonuçlara takılmış gidiyorsunuzHele cezai ehliyeti dahi tartışmalı iki-üç zavallının kurgulanmış olsalar daeylemine kükremek, sizi dağ gibi görmek isteyenlerin yüreklerini burkuyor Bunları kime söylediğim belli. Öbür tarafta ' karşı milliyetçi' cephe ise mal bulmuş mağribi misali fırsattan istifade ederek, geleneksel milliyetçi görüş, görünüş ve iddiaları ile tanınanları yine ülke için asıl tehdit olarak gösterme yarışına girdi. Tam da ' yavuz hırsız' pişkinliğine ve cüretkığına örnek! Hani neredeyse bayrak yakma girişiminde bulunanları yürekten kutluyorlar: Aslansınız çocuklar! İyi ki bu eyleme kalkıştınız. Böylece bayrağa sahiplenme adı altında milliyetçi gösteri bahanesi bulanları suçlayabiliriz! Ne var ki, hiçbir maske başkalarının milliyetçiliği adına nöbet tutanları sonsuza kadar gizlemeye yetmeyecektir. Nitekim okunma ve izlenme oranlarını incelediğimiz zaman görüyoruz ki, Türkiye'ye karşı hesap güdenler adına ' nöbetçi yorumculuk' yapanların etkinliği gittikçe zayıflamaktadır. Bir kalemde ' Amerikan karşıtlığı' denerek üstelik mahkda edilmeye çalışılan ' halk tutumu' aslında bu ' nöbetçi yorumcu' kadrosuna rağmen ve artık biraz da onların sayesinde keskinleşmeye başlamaktadır. Türkiye'de milliyetçiliğe yönelik ılımlı veya sert eleştirilerin çoğu sinsi bir kampanyanın uzantısından ibarettir. Böylece bizde ' yurtseverlik ve ülke çıkarlarını gözetme bilinci' dahi aşağılanabilmektedir. ' İdeoloji çağı geçti' başlığı altında, güya öncelikli olarak komünizm ve nazizm türü akımlar karalanırken dolaylı biçimde ' küresel egemenin milliyetçiliği' meşrulaştırılmaktadır. Her toplum milliyetçilikten, millilikten ve hatta milli kültür duyarlılığından uzaklaştırılmalıdır ki dünya ' küresel egemen' dikensiz gül bahçesi olsun. Günümüze kadar bu sinsi kampanya en çok Türkiye'de etkili olmuştur. O kadar ki, Atatürk'ten sonra sorumlular, ülke çıkarlarını gözetmeyi TC kurumlarına adeta resmen, adeta alenen yasaklamışlardır. Bu iddia abartılı mı görünüyor? Öyleyse Atatürk'ün daha emekleme çağındaki Türkiye Cumhuriyeti'nin imkızlıklarına rağmen, Osmanlı sonrası ülke dışında kalmış kardeş ve akrabalarla derinden ilgilenmeye çalıştığını, buna karşılık İnönü ile birlikte sınırlarımızın ötesine göz ucuyla bakmanın bile lanetlik bir girişim haline getirildiğini hatırlamamız yetecektir. Şu anda da Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi ideolojisi ana hatları itibariyle ' küresel egemenin milliyetçiliği'dir. Buna ' Amerikan milliyetçiliği' de diyebiliriz. İnönü sonrasında ' Türk milliyetçiliği' yasadışıdır. Zamanla ' Atatürk milliyetçiliği' diye ifade edilen ' ılımlı milliyetçilik' de aynı konuma sürüklenmiş, AB üyeliğine kilitlenmemizle birlikte ' Kemalizm' adı altında lanetlik hale getirilmiştir. Hemen kaydetmeliyim ki, ister ' Atatürk milliyetçiliği', ister ' Kemalizm', ister ' Türk milliyetçiliği' adı altında konuşlanan yetkili veya sivil kadroların eserleri konusunda kökten sorgulayıcı tavrım bakidir. Çünkü bu çizgilerde ' dava' güdenlerin bir iki istisnası hariç tamamı sadece ' törenlik' söylem ve levazımat üretmişlerdir. Oysa mesela İngiliz ve Amerikan yetkilileri milliyetçi tören ve söylemden özenle uzak dururlar, başka ülkelerin milliyetçilikten uzaklaşmaları için bu tür politikaları sözde eleştirirler ama kendi çıkarlarını gözetmede ve sömürgecilikte yeryüzünün en aşırı milliyetçi siyasetini uygularlar Türkiye'de ' karşı milliyetçilik nöbeti' tutanlar öncelikle ' küresel egemen'in milliyetçiliğine ve bu milliyetçiliğin besleyip palazlandırmaya çalıştığı etnik (mikrobik) milliyetçiliklere hizmet etmektedirler. Hiçbir maske bu gerçeği sonsuza kadar gizleyemeyecektir.
|