|
 |
 |
 |
Koalisyonun kilidi Masonluk oldu
1995 yılındaki seçimlere iki gün kala bir fotoğrafla ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın Mason olduğu iddia edildi Suçlamayı Refah'ın yaptığını düşünen Yılmaz, bir özür bekliyordu. "Yoksa koalisyon kurmak için masaya oturmam" diyordu.
Gazetecilik dışında hiçbir kimliği bulunmayan ama kendisine yönelik bir kampanyanın başlatılacağını haber alan Hürriyet gazetesinin sahibi Erol Simavi, birdenbire gazetesinde manşet olarak, Mason olduğunu açıkladı. Ama asıl ilginci, yanına milliyetçi lider Türkeş'in de bir girişimde bulunduğunu eklemişti: "27 Mayıs ihtilali olmuştu, 9 Kasım 1960 Çarşamba günü gazetedeydim. Sıkıyönetimden aradılar. Milli Birlik Komitesi üyesi Albay Alparslan Türkeş benimle görüşmek istiyormuş... Florya'ya gittik... Tanıştık... Komite içinde darbe yapacaklarını anlattı. Mason olduğumu öğrenince, kendisini de Masonluğa almamız için ısrar etti."
REFAH BİRİNCİ... Bu buluşmadan dört gün sonra 13 Kasım günü, aralarında Türkeş de bulunan 14 üyesinin başkan General Gürsel'in emriyle komiteden çıkarıldıkları açıklandı. Aksi olsaydı büyük olasılıkla Türkeş de biraderlerin arasında, daha doğrusu Büyük Üstatlığında bulunabilir ve devleti yöneten olarak dış ilişkilerinde özellikle sonradan görüldüğü gibi ABD ilişkilerinde kullanılabilirdi. Bu konuda çok yankı doğuran bir olay, Mesut Yılmaz'a yapılan yakıştırmadır. 1995 yılının 24 Aralık'ta yapılacak genel seçiminden iki gün önce, 22 Aralık'ta Takvim gazetesi, birinci sayfasının neredeyse tamamını kaplayan bir haberle, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın Mason olduğunu ilan etti. Haberin yanına konulan bir fotoğraftaki Mason üniformalı 12 kişinin arasından birinin başı daire içine alınmıştı ve bunun Mesut Yılmaz olduğu belirtiliyordu. Ertesi gün Sabah, Ateş ve Milli gazete haberden alıntı yaptılar. Seçim sonuçları herkesi şaşırttı. Tarihinde ilk kez Erbakan'ın partisi 158 milletvekili çıkararak birinciliği aldı. Onu 135'le DYP, 132'yle de ANAP izliyordu. DSP büyük bir ilerleme kaydederek 76 milletvekilliği kazanmış, CHP ise 49'da kalmıştı. Sonucu bu Mason tartışmasına bağlamak abartma olur. Aslında Merkez sağ ANAP-DYP diye ikiye ayrılmasa 267 ile yine birinci olabilirdi. Oysa bu sonuç koalisyon uygulamasının zorunlu olarak devamını gerektiriyordu. Seçimler öncesi ve sırasında birbirleriyle asla ortaklık kurmayacakları konusunda her lider öyle kesin sözler sarfetmişlerdi ki, en büyük parti olarak hükümeti kurma görevinin verilmesi gereken Refah'la nasıl bir araya gelinebileceği kafalarda soru işareti oluşturuyordu. Örneğin Çiller 9 Ağustos 1995'te Refah'ı PKK'ya benzetmiş ve onunla koalisyonu asla düşünemeyeceğini açıklamıştı. Refah ise, hepsini Mason ilan ettiği diğer partilerin bir belki de ikisi olmadan yakaladığı iktidar fırsatını kullanamayacağının farkındaydı. İşin ilginci daha sonra DYP ile Refah koalisyon kuracaklardı.
ÜSTÜNE ALMADI Tıpkı Demirel olayında olduğu gibi Yılmaz vakasında da Türk seçmeninin Mason damgasından etkilenmediği, bunun politikacılar arası çamur atma taktiğinden ileri gitmediği belliydi. Buna karşılık Yılmaz suçlamanın Refah'tan geldiği iddiasıyla şahsen Erbakan'ın kamuoyu önünde özür dilemedikçe Refah ile koalisyon görüşmelerine oturmayacağını açıkladı. Mason olmadığını açıklayan ANAP lideri, böylece anlaşamayacaklarını ilan etmiş olan Çiller ile Erbakan'ı karşı karşıya bırakırken, bir taraftan da Erbakan'dan Refahlılar'ın Mason konusunda "tükürdüklerini yalamalarını" istemiş oluyordu. Refahçıların yanıtı mantıkiydi: "Suçlama bizden gelmedi, muhatap biz değiliz." dediler.
ORHAN KOLOĞLU
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|