Pilot tebdili kıyafet uçakta turladı
New York'tan anlatacak güzel şeyler de var. Bütün şehir Schiller's Liquor Bar'da. En favori içki elmalı martini
Geçen hafta THY'de yaşadığım kabusu anlattığım yazıya ek yapmak isteyen çok kişi oldu. Ahmet Burak diyor ki "Yazınızı büyük bir keyifle okudum, zira bu rezaletin bir özür bile dilenmeden unutturulmaya çalışılmasını hazmedemiyorum. Büyük bir ihtimalle de THY yetkili ve yetkisizleri unutturmanın verdiği rehavetle normal yaşantısına döndü bile." Ahmet Bey ne desem boş, haklısınız çünkü bir tık yok. Ne bir özür ne bir "Ama siz yanlış yazmışsınız, kusura bakmayın ama şu noktalarda bize haksızlık etmişsiniz" cümlesi... Yok. Niçin? Çünkü zihniyet aynı. O kadar yolcuyu 12 saatlik bir uçuştan sonra, uçakta hiçbir açıklama yapmadan 6 saat daha bekleten pilot zihniyeti bu işte. "Yazsınlar dursunlar, bir iki bağırır sonra susarlar" diye düşünüyorlar herhalde. Yanılıyorlar çünkü ben bir açıklama alana kadar susmayı düşünmüyorum. THY'ye bir de sorum var. Madem gazete okumuyorsunuz ya da işinize gelmiyor peki uçakta doldurduğumuz şikayet kartları ne olacak? İki hafta geçti, hiçbir ses yok. Yani boşuna mı yazdık onları? Madem ciddiye almıyorsunuz niye şikayet kartları bastırıyorsunuz? Paranıza yazık.
*** Geçen hafta size uçakta yaşadıklarımı yazmıştım. Nasıl bekletildiğimizi, sonra çıkan kavgayı, saatler sonra otele yerleşmemizi. Bu arada meğer ben Boston'dan New York'a tren bileti bulan şanslı azınlık içindeymişim. Niye mi şanslıyım? Buyurun Esra Burak'tan okuyun. "Otelde kaldığımız sürece haberleşme sorunları devam etti. Ne zaman uçağa binip New York'a gideceğimizi öğrenmek için sabah 7'de uyanıp her yarım saatte bir THY'yi aradık, sürekli bizi haberdar edeceklerini söylediler ama konu bir türlü açıklığa kavuşmadı. Nihayet iki gün aradan sonra uçağın kalkacağını haber verdiler. Öğlen 11.15'te havaalanına getirildik. (90 kişi kalmıştık çünkü diğer yolcular sizin gibi kendi imkanlarıyla New York'a gitmişlerdi.) Uçağa saat 4'te alındık. Yine aynı olaylar yaşandı. Tam 7 saat uçakta bekledik. Yani uçak park halinde havalimanında bekledi ve yine bir yere gidemedik. Yalnız bu durum gelişten çok daha kötüydü çünkü uçakta ekmekten başka yiyecek bir şey yoktu. İki gün önceki gibi sadece 2 kısa açıklama yapıldı. Birincisinde 'Uçağın etrafındaki buzlar eritilmeye çalışılıyor' denildi. İkincisinde ise 'Teknik bir arıza nedeniyle uçuşumuz iptal edilmiştir'. Uçuş iptal oldu yani 7 saatten sonra. Terminale indik ama çilemiz bitmedi. Yemek için açık hiçbir yer kalmamıştı. Kepenkleri indirilmiş bir McDonalds'ın önünde sandalyeleri birleştirerek yatacak yer aramaya başladık çünkü bize kimse kaçta havaalanından ayrılacağımızın açıklamasını yapmadı. Nihayet gece yarısını geçe terminali terk edebileceğimiz söylendi bize. THY'nin açıklamasına göre otele gidecek, sabahın yine belli olmayan bir saatinde otobüslerle yola çıkacaktık. Bütün olanlardan sonra THY'ye hiç güvenim kalmadığı için başka bir havayollarından ertesi sabah 6 için bilet aldım ve 4 günün sonunda New York'a vardım." "Pes" diyorum. Hadi bana cevap yok. Size güvenip otelde kalan ve kuzu kuzu tekrar uçağınıza binen yolculara da mı cevap yok? O kadar çok mail var ki konu hakkında, hangisini yayınlasam bilmiyorum. Nazan Uyanık diyor ki... "Pilotun tebdili kıyafetle uçakta turladığı tamamen doğrudur. Biz önde oturduğumuz için çıktığını gördük. Kimseye bir açıklamada bulunmadan hafif sırıtarak arkaya gidip geldi. Pazar günü ise biz sizin gibi savaş vermeyip otelde kaldık. Otelde yaşanan acı olaylardan bahsetmek istiyorum. Bir bayan, elinde 3 yaşlarında bir çocuk. Annesi ameliyat olmuş, onu ziyarete geliyormuş. Belli ki ilk Amerika yolculuğu, belli ki dar imkanlı ve lisanı yok. Çocuğun bezini biri almış. 'Çocuk açlıktan uyuyamıyor' deyince gidip bir hamburger aldım geldim. Çocuğun 'Yerim' deyişi hala kulaklarımda. Bizden sonraki iki gün ne yaptılar bilemiyorum."
*** New York'tan tabii ki anlatacak güzel şeyler de var. Öncelikle Schiller's Liquor Bar. Pastis ve Balthazar'ın kardeş kuruluşu. Bütün New York orada. Adına bakıp aldanmayın sadece bar değil, müthiş de bir mutfağı var. İçkiye gelince, bu aralar en favori elmalı martini. Herkes ellerinde yeşil kadehlerle dolaşıyor. Türkiye'de Tepebaşı'- ndaki Wanna'da içebilirsiniz. Bir de salı günleri yan tarafındaki Bisou'da. Asıl Atasay'ın New York Metropolitan Müzesi'ndeki gecesini anlatacağım size. "Yaşayan Anadolu Takıları Koleksiyonu" yabancıları nasıl büyüledi? Amerikalılar en çok hangi takılara bayıldı... En fazla hangi tasarıma sipariş vardı? Hepsi yarına.
|