AB patinajının nedeni...
Avrupa Birliği ile 3 Ekim'de başlayacak müzakereye ilişkin bugün yaşanan tartışmanın odağına "Baş müzakerecinin ismi" oturdu. Oysa, sorunun temelinde isimden önce AB ile müzakerelerin hangi yapıda götürüleceği yatıyor. Bakanlar Kurulu'nun geçen haftalarda yapılan toplantılarından yansıyan haberlere bakılırsa, AB ile müzakere yapılanması konusunda hükümetin kafası net değil. Bunun en güzel örneği bir süre önce Bakanlar Kurulu toplantısında yaşanıyor. Öncelikle şunu belirtelim; Bakanlar Kurulu'nun bahse konu toplantısından dışarı yansıyan haberlerde, "müzakere yapısının oluşumu formülünde bakanlar arasında uzlaşmazlık olduğu" iddia edilmişti. Bu anlaşmazlığın tarafları olarak da iki Başbakan yardımcısı; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve DPT'nin de bağlı olduğu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener gösterilmişti.
Şener'in önerisi Oysa, gerçeğin yansıdığı gibi olmadığı anlaşılıyor. Aktarıldığına göre, Dışişleri Bakanlığı, kabineye müzakere idari yapılanmasına ilişkin planını özetle şu şekilde sunuyor: "En tepede müzakere heyeti başkanı (Abdullah Gül) , altında bir baş müzakereci ve DPT ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nden gelme iki yardımcısı, sekreteryası, onun altında da 36 bölüme göre görev almış müzakere hazırlık komiteleri." Bu yapılanmaya göre, müzakere hazırlık komitelerinin birinin, diğeri ile sıkıntısı oluştuğunda, çözümün baş müzakereci ve heyeti tarafından bulunması ön görülüyor. Örneğin; ulaştırma komitesiyle, çevre komitesi arasında uyum sorunu çıktığında bunun çözüm yeri baş müzakereci veya heyeti olacak. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, yapının bu şekilde oluşması halinde, komitelerde ortaya çıkacak her sorunun yukarı taşınacağına işaret ediyor. Dolayısıyla baş müzakereci ve heyetinin sürekli sorun çözmekle uğraşmak zorunda kalacağını belirtiyor. Bunun için bir ara birim oluşturulması gerektiği görüşünü savunuyor. Şener, 36 komitenin arasındaki görüş alışverişini sağlayacak, birbirleri ile ilişkisini düzenleyecek, "üst komisyon" kurulmasını öneriyor. AB eşgüdüm komisyonu görevini yürütecek ara kurumun, 36 komiteden gelen bilgileri filtre ederek baş müzakereciyi boğmasını önleyeceğine, sıkıntıyı yerinde çözeceğine vurgu yapıyor. Gül de öneriye, "Böyle bir yapının oluşması iyi olur" sözleriyle destek veriyor. Yani, Bakanlar Kurulu'ndan yansıdığı gibi ortada uyuşmazlık değil, aksine görüş birliği sağlanıyor.
Dışişleri'nin itirazı Ancak Dışişleri Bakanlığı, kabine toplantısında iki bakan arasında ortaya çıkan bu uyuma sıcak bakmıyor. Gerekçesi ise şöyle aktarılıyor: "Zaten baş müzakereci ve heyetinde bütün bakanlıkların temsilcileri bulunacak. Ayrıca oluşacak olan komitelerde de her bakanlıktan bir veya birden fazla temsilci yer alacak. Sadece bakanlıklar değil, DPT, Hazine, Gümrük müsteşarlıkları ile sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de yer alacak. eğer ulaştırma komitesinde, çevre ile ilgili bir sıkıntı belirirse zaten kendi bünyelerinde hemen çözüm bulma olanağına kavuşacaklar." Bundan dolayı, güçlü bir baş müzakereci varken, yeni bir ara kurumun oluşturulmasının bürokratik işlemleri artırmaktan başka işe yaramayacağı kayda geçiriliyor. Her ne kadar bu tartışmalar yapılıyor olsa dahi, müzakere yapısı ortaya çıktığında bile sorun çözülemeyecek. Çünkü, hala müzakerelerin yürütülmesini sağlayacak yapının oluşumuna ilişkin yasa yok. Sadece bakanlıkların kendi başlarına yürütmeye çalıştığı oluşumlar var. Oysa, Türkiye'nin önünde, yakın geçmişten alabileceği AB'ye yeni girmiş tam 10 örnek ülke duruyor. Bu ülkelerdeki müzakere yapılanmaları da birbirlerinden uzak değil. Bu kadar çok örnek ve müzakere sürecinde ülkelerinde işin zorluklarını yaşamış danışmanlık yapabilecek onlarca insan gücü varken, hala neden patinaj yapılıyor bunu da kimse anlamıyor.
|