Örümcek ağı
Bu başlığı iki yıl önceki bir yazıda kullanmıştım. İki yıl sonra, ağın kendi üstümüzde nasıl işlediği yeni örneklerle kanıtlanıyor. Önce bir "Amerika mektubu". Yazanın adını ve tam yeri ile bugünlerdeki tam tarihini yazmayacağım. Ağa takılır endişesiyle.
"Bu size attığım ilk mesaj ama konunun doğru adrese ulaştığı kanısındayım. University... 'de araştırma görevlisiyim. Bir mimar olarak hep esas etkinin ayrıntılarda yattığına inandım ve bugün tanık olduğum olay beni çok rahatsız etti. Bugün, FBI bizim bölümde işe mimar almak için bir sunuş yaptı. 11 Eylül'den sonra çeşitli alanlarda elemana ihtiyaç duyduklarından bahsettikten sonra, görevli, toplam iki dakikalık bir video gösterdi. İçinde, kulelere uçak çarpması, elinde silah, yüzünde maske olan terörist görüntüleri arasında ismi geçen tek şehir (başka şehir ve ülke ismi kullanılmamış) İstanbul oldu. Tabii bütün ekranı kaplayacak büyüklükte Türk bayrağı ve Ayasofya da dahil, İstanbul sokakları destekli görüntüler eşliğinde. Başka bir ülkenin ya da grubun ismi bile ima edilmiyorken, o kısacık videoda Türkiye'nin bu kadar vurgulanması, tahmin edersiniz, midenizde hareketlenmeye sebep oluyor. Son günlerde Amerikan televizyonlarında Türkiye'nin isminin sevimsiz geçmesi zaten tartışılıyordu, ancak halka açık olmayan böyle bir gösterimde bile, alakasız bir şekilde Türkiye'den bahsedilmesi kafamı karıştırdı. Bu küçük örneğin, iddia ettikleri dostane resmi politika aksine, ABD'nin kendi iç işleyişinde Türkiye'ye bakışı hakkında fikir verdiği kanısındayım. Bu örneğin, bütün açıklamalardan güçlü olduğu inancındayım."
Bu tür örneklere, gazete yazılarına son olarak, Washington Times'da Arnaud de Borchgrave imzalı, "Türkler ölçüyü kaçırdı" başlıklı yazı (tam çevirisi dünkü Radikal'de) eklendi. Yazı, "Türkiye'nin Amerikan karşıtlığında altın madalyayı kapması"ndan, "Bazı Türk gazetecilerin yazdıkları ile Bin Ladin'in söyledikleri arasında fark bulmanın zor olduğu"ndan, "hatta kindarlıkta Türklerin Bin Ladin'i solladığından" bahsediyor. En önemlisi, çeşitli yazılardan örnekler ve buradan yazar, gazeteci isimleri veriyor. Gazete bir yana, yazar önemli. Yıllarca UPI ajansında, Newsweek'de önemli görevler yapmış, Washington Times'ı yönetmiş biri Arnaud de Borchgrave. Aslında, yazdıkları burada daha fazla ciddiye alınması gereken bir zat. Herhangi bir gazeteci değil. Sadece "gazeteci-yazar" deyip geçtiğinizde, kim olduğunu anlayamayacağınız ölçüde, "salt gazeteci" de değil. Bir kere; Erdoğan'ın da görücüye çıktığı etkili kuruluş "Stratejik ve Uluslararası İncelemeler Merkezi" CSIS'in kıdemli danışman ve yöneticilerinden. "Ağ"ın elemanlarından.
Bu son cümleyi neden kullandığımı... Bu nevi yazıların öyle, bizde olduğu gibi, müstesna katipler hariç, çoğumuzun yaptığı gibi, bağımsız iradeyle yazılmadığını, bir ağın parçası olduğunu esas yarın aktaracağım. Türkiye'deki yazıları elbette orijinallerinden okuyamayan, o manada takip edemeyen yazarın şu "takdir ve teşekkür"ü vesilesiyle: "Ortadoğu Medya Araştırmaları Enstitüsü (MEMRI), ana akım medyamızın görmezden geldiği eğilimleri (yani Türkiye'de çıkan yazıları) gözler önüne sererek bir kez daha önemli bir iş yaptı."
Yarın: "Ağ"ın MEMRI'si, yemlisi!
|