| |
Söyleşi...
Şubat ayının ortasıydı... Eski Adalet Partisi milletvekillerinden Nilüfer Gürsoy (Celal Bayar'ın kızı) telefon etti: "Sizden bir ricamız olacak." - Buyrun Nilüfer hanım. - 6 Mart'ta Bursa'da TÜYAP 3. Bursa Kitap Fuarı var. - Evet. - Fuarda, Celal Bayar'la ilgili bir etkinlik de olacak. - Nasıl? - Söyleşi... Konusu, Türk politikasında Celal Bayar. - Ve siz de beni davet ediyorsunuz. - Evet ama... Konuşmacı olarak.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün "böyle durumlarda" kullandığı bir deyim var: "El emrül fevkalade." Türkçe karşılığı "emir yüksek yerden." Türk demokrasisi "kongre gibi kongre" yapma bakımından, yarım yüzyıl öncenin "çok gerisine düşmüş." "Siyaset adına" ne kadar acı. "O tarihlerde" Ankara'da, bırakınız "beş yıldızlısını", üç yıldızlı bile otel sayılı. "Bin küsur delege" Ankara'da nerelerde kalmış? Ya "partililerin evinde misafir" olmuş. Ya da bitli otellerde konaklamış. Ama günlerce "özgürce tartışmışlar."
Demokrat Parti'nin ilk kongresinde en çok tartışılan konu: - Milletvekili adayları nasıl belirlenecek? "Klasik yöntem" genel merkezin belirlemesi. Ama delege isyanlarda: - Hayır... Bu yetki örgüte bırakılacak. Örgüt öylesine direnmiş, tartışma öylesine alevlenmiş ki, Genel Başkan Celal Bayar bir orta yol bulmuş: * Prensip olarak, adayları halk belirleyecek. * Ama genel merkeze sınırlı bir müdahale ve kontenjan olanağı tanınacak. Bugün Türk demokrasisi "aday belirleme bakımından da" o günlerin çok gerisinde.
Bursa'ya giderken Mehmet Kabasakal'ın "Türkiye'de Siyasi Parti Örgütlenmesi" kitabını yanımıza aldık (Tekin Yayınevi-1991). Kitapta "bir bölüm" var ki, mutlaka yazmalıyız. CHP'nin "her kurultayı" gürültülü geçmiş. "Kurultay sonrası" daha da gürültülü. Örneğin 26-30 Ekim 1951 kurultayından sonra, istifalar başlamış. Cemil Sait Barlas, Genel Sekreter Yardımcılığını bırakmış, Yusuf Ziya Ortaç partiden ayrılmış... Ve başka milletvekilleri de. Dünden bugüne siyasette "hiç değişmeyen şey" galiba CHP'nin iç çekişmeleri.
|