Cinnet saati
"... Rüya, kabusa dönüyor, cinnet saatidir" demişti Ahmet Telli, "Yenildik" şiirinde: "Coğrafyanın her yanında bir halk / Kendi oğullarını boğuyor artık" Şairin kastı daha yoğun bir şeydi... Lakin, bakın "coğrafyanın her yanında bir halk" oğullarını, kızlarını, bebeklerini nasıl boğuyor, kurşunluyor, bıçaklıyor. "Cinnet saati"; insanların, anne ve baba olmuş, varlıkların en güzeli bebeklerini kucaklamış, kim bilir ne hayaller görmüş ve nasıl umutlarla bir aileyi oluşturmaya çalışmış olanların kalbinde ve beyninde çalıyor.
Fransa'da son zamanlarda "anne, babalarını öldüren çocuklar" üstüne tartışmalar oldu. Bir "nefret"ten kaynaklanan bu cinayet (ya da cinnet) türü yerine, bizim önümüzde "sevgi"den kaynaklanan bir "cinnet saati" var. "Töre cinayeti" denilen vahşetin içindeki nefrete karşın, bu başka bir tür. O güne kadar ancak "sevmiş olabilecekleri" gencecik, küçücük çocuklarını da öldürerek intihar eden anne ve babalar. İşsizlik, iflas, geçimsizlik, terk edilmek, yoksulluk gibi nedenlerle "çıkış yok" kapanına sıkıştığını düşünen ve "kendilerinden sonra" çocuklarının da yaşayamayacağını, yaşamaması gerektiğini düşünen... "Cennet"le "cinnet" arasında kaybolanlar!
Son acı örneği İstanbul'da, hali vakti yerinde ve mutlu görünen bir ailenin yok olmasıyla yaşandı. Birkaç hatırlatma: 1998 Nisan. Adana. Karısı evi terk eden 34 yaşındaki baba. 8 ve 10 yaşındaki iki çocuğunu öldürüp intihar etti. 1999 Ağustos. Manisa. 37 yaşındaki anne 14 yaşındaki oğlunu av tüfeğiyle öldürdü. 7 yaşındaki kızını da içirdiği zehirle öldürdü ve öldü. 2000. Avusturya. 25 yaşındaki Perihan 7 ve 2 yaşındaki çocuğunu öldürüp intihar etti. 2001 Ağustos. İstanbul. 12 ve 6 yaşındaki çocuklarını bıçakla öldüren 27 yaşındaki anne intihar etti. 2003 Eylül. Antalya. Eşi evi terk eden baba 6 ve 8 yaşındaki çocuklarını bıçakla öldürdü; tüple intihara kalkıştı. 2003 Aralık. Baba, eşini ve 2 yaşındaki çocuğunu döverek öldürdü. 2004 Mayıs. İskenderun. İşsiz baba 17 ve 19 yaşındaki çocuklarını öldürdü. 2004 Ağustos. Kırklareli. Borçlu baba, Almanya'dan gelen gelini, oğlu ve 8 ile 12 yaşındaki iki torununu öldürdü. 2004 Eylül. Tarsus. İçkili baba çocuklarını öldürdü. 2004 Kasım. İzmir. Eşinin terk ettiği tekstilci baba 4 ve 7 yaşındaki çocuklarını boğarak öldürdü. İntihar girişiminde bulundu. 2005 Ocak. Kastamonu. Bayram ziyareti dönüşü, 35 yaşındaki baba 23 kurşunla 5 ile 12 yaş arasındaki dört çocuğunu öldürdü, birini yaraladı, intihar etti. 2005 Şubat. Hatay. İzinli gelen polis 4 yaşındaki oğlunu öldürüp intihar etti. Mutlaka başkaları da var. Bir haber olmuş ya da olmamış. Bu haberlerin hepsi "cinnet" tanımlamasıyla yüklü. Oysa bazıları anlık çıldırma gibi görünse de, bazıları, İstanbul'daki son örnekte olduğu gibi planlı, hazırlıklı. "Cinnet" ise, daha derin, daha yaygın bir cinnet. Toplumun, ailelerin, babaların, annelerin içine sızmış ve sinmiş bir umutsuzluk, hayal kırıklığı, kaçış şok, çıkış yok hali. Yaygın ve gizli bir deliliğin, insanın hayatta en çok sevebileceği varlık olan çocuklarını da kurban seçen volkanik patlaması. Bu, herhangi bir cinayetten, herhangi bir intihardan, herhangi bir öfkeden ve çılgınlıktan çok daha başka bir şey. Tam manasıyla "rüyanın kabusa dönüşmesi." Cinnet geçiren cinnet saati! İnsanın en büyük yenilgisi.
|