| |
Önlemlerim
Gazetelerde yazı yazmak suretiyle, kabak gibi toplumun gözü önünde duran diğer arkadaşlarım ne düşünüp, ne planlıyorlar bilemem ama ben usul usul kendi önlemlerimi almaya başlıyorum. 1 Nisan'da yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Yasası konusunda... Yeni yasa, gazetecilere bile 23 çeşit ceza getiriyormuş. Hiçbir konuya paldür küldür giremeyeceksin, zülfiyare dokunamayacaksın, halkı kurtarayım diye kendini gaza getirmeyeceksin. Çünkü en küçük bir hatada adaletle papaz olup, kodesi boylamak işten bile değil. Önce bir empati yapayım, kendimi şimdiden şöyle birkaç aylığına hapishanede hayal edeyim diyorum, olmuyor. Allah yazdıysa bozsun. Hapishane işi bana göre değil, çünkü kapalı yerlerde hiçbir surette duramıyorum (Klostrofobya vaziyetleri). Sanmıyorum ki, öyle bir durumda 24 saatten fazla yaşayabileyim. Tıbben imkansız bu. Korkudan falan değil. Sayın hakimlerimizin dikkatlerine şimdiden arz etmek isterim. Bana ille de bir ceza mı vermek istediler, üç ay bir ceviz ağacının üzerinde yaşayacaksın, desinler razıyım. İki ay, Sultanahmet meydanında yatacaksın, desinler razıyım. Ama demir parmaklık olayı bana uymuyor. Allah sizi inandırsın, şimdiye kadar ne zaman bir MR cihazına girmeye kalkıştıysam hiçbirini beceremedim, hepsinden kaçtım. MR'a girmezsen ölürsün deseler gene girmem. O zaman yazı yazmaktan vazgeç derseniz, onu da yapamam, yazı yazmazsam Türk halkının büyük bir psikolojik boşluğa sürükleneceğini, Türk kamuoyunun da bensiz yapamayacağını düşünüyorum. Bu itibarla bazı önlemler tasarlıyorum. Birincisi, yeni ceza yasası yürürlüğe girdiğinde şöyle bir haftalığına falan izne çıkmak. Bir bakayım, meslektaşlarım yeni şartlara nasıl bir uyum sergiliyorlar, göreyim. Eğer yazar tayfasının üçer beşer yakalarına yapışılmaya başlanırsa anlarım ki, bu devenin güdülecek tarafı kalmamıştır. Yok değilse, o zaman stratejik önleme geçeriz. Köşenin adını "Polemik" olmaktan çıkarıp (polemik olunca ister istemez kavga çıkıyor, Allah ne verdiyse girişiyorsun, çok tehlikeli bir çizgi), "Politeknik" gibi bir şey yaparız. Tabii bunu Ergun Babahan'la da konuşmam lazım, amir o. "Politeknik" dedikten sonra iş biraz kolaylaşır, orada en hassas konulara bile, isim zikretmeden, kimseyi kast etmeden, suya sabuna dokunmadan, sanki bir otomobilin teknik işlerinden söz ediyormuş gibi bahsederiz, olur biter. Mesela şöyle: Türkiye'yi, Avrupa Birliği treni ile buluşturacak lokomotifin, 17 Aralık'ta park ettiği istasyonda su kaynattığı yolunda bazı endişeler kamuoyunda gözlenmektedir. (Bende değil) O halde yedek ateşçiler devreye sokulabilir. O zaman istim istenen düzeye kolayca gelir. Fakat daha ziyade, trenin tırmanacağı uzun ve sarp güzergahlarda raylara döşenmesi ihtimal dahilinde olan muhtelif "ulusalcı" tomruklara dikkat edilmesi gerekmektedir. Öte yandan, hoşnutsuzlukları gözlenen dünya jandarma birliğinin, yoldaki makaslarla oynama riskine de hazırlıklı olunmalıdır. 1 Nisan'dan sonra böyle. Anlaşamadan anlaşacağız, anlayanlar anlamayanlara anlatacak!
|