|
|
İstanbul'a sahip çıkın!
Biz İstanbullu muyuz? Ya da biz İstanbul'u gerçekten seviyor muyuz? Şöyle çevrenize bir bakın, neler yaptık biz bu şehire? Son elli yılda ' taşı toprağı altın' diye geldiğimiz bu şehrin, talan edilmeyen, hırpalanmayan tek hücresi bile kalmadı. Önce yanlış sanayileşmeyle işe başladık. Altınboynuz Haliç'i tanınmaz hale getirdik, Marmara'da canlıların nefes almasını engelledik. Yetmedi... Şehri kaçak yapılarla donattık, sonra gecekondularla sardık... Tarihi yarımadayı geniş yollar açarak tahrip ettik. Surları talan ettik.. Yetmedi... Ulaşım kilitlendi, suyumuz kirlendi, altyapı yetmez oldu, yeşil alanları parsel parsel planlayıp sattık. Yine yetmedi... Son yirmi yılda olağanüstü bir göç dalgasına maruz bıraktık. Bu kez de şehri varoşlarla kuşattık. Adını suç kentine çıkardık. Sokaklarında küçük çocuklarımız bedenlerini satmaya başladı. Umutları tükenenler 'tinerci' oldu. Utanmadık... Bölge bölge mafyaya teslim ettik. Mafyalaşmanın her türüne tanık olduk. Sokaklarında takır takır adam öldürüldü. Yetmedi... Ve geldik bugüne. Yeni bir yüzyıla girdik. Peki ne yarattık 'içinden deniz geçen' bu şehri 50 yılda, plansız programsız bir yaklaşımla, ulaşımı kitlenmiş, altyapısı yetersiz, yeşil alanları talan edilmiş devasa bir ' megaköy'e çevirdik. Şimdi söyleyin, biz bu şehri seviyor muyuz? Bugün İstanbul'un nüfusunu büyük oranda dışarıdan gelenler oluşturuyor. Kimimiz Adana'dan, kimimiz Sinop'tan, kimimiz Diyarbakır'dan, kimimiz Kars'tan geldik. Geldik ama bir türlü İstanbullu olamadık. Kuşkusuz kolay değil İstanbullu olmak. Kolay değil, çünkü bu şehir bir dünya şehri. Bu şehir dünyaya hükmeden üç büyük imparatorluğa başkentlik etmiş, üç büyük dinin önemsediği bir şehir. Ve biz bu şehri yaşanmaz hale getirdik. Oysa insan önce yaşadığı yere sahip çıkmalı. Biz İstanbul'u sevseydik böyle hırpalar mıydık? İnsan sevdiğine böyle mi davranır? Bugün İstanbul'daki yöresel vakıf ve derneklerin sayısı 10 bin civarında. Neredeyse küçük köylerin bile dernekleri var. Tabii ki geldiğimiz yerleri unutmayalım, ama yaşadığımız semte de sahip çıkalım. İstanbul'a ait derneklerin sayısı sadece 3 bin. Garip değil mi? Artık bu kentte yaşayanlar da kararlarını vermeli ve bir 'son nokta' koymalı. Çünkü, böyle düşünmediğimiz için İstanbul iyi yönetilmiyor. Eğer biz sahip çıkarsak, hiçbir yönetici İstanbul'a ilişkin bir imar kararını rahat ve pervazsızca veremez. Doğayı, yeşili yok eden, trafiği kilitleyen yapılaşmaya biz onay vermezsek, kimse yapamaz. Biz kaçak yapılara, yasadışılığa prim verdiğimiz için bu kent bu hale geldi. Bu nedenle Ümraniye'de çöp de patlar, Alibeyköy'ü sel de basar, Bakırköy'de göçük de olur. Şimdi isyan ediyoruz. Şarkıdaki gibi 'Bize neler oluyor' diyoruz? Artık İstanbul'da yaşayan herkesin karar vermesi gerekiyor; 'Biz İstanbullu muyuz?'
|