| |
|
|
Belleğimde kelimelerden çok sayılar var..
Beynimin hücreleri hiç unutmamam gereken sayılarla dolu. Evimin, işimin, cebimin ve yakınlarımın telefon numaraları var mesela. Arabamın plaka ve evimin kapı numaraları da var. Kaç numara ayakkabı giyiyorum, gömleğimin yaka ölçüsü kaç, v.b. Takvimlerdeki sayılar da var unutmamam gereken. Örneğin doğum günleri... Eşimin, çocuklarımın, kardeşlerimin, yakınlarımın, arkadaşlarımın doğum günlerini de hatırlamalıyım. İstanbul'un fethedildiği ve matbaanın icat edildiği 1453 unutulabilir mi? Amerika da 1492'de keşfedilmişti. Fransız İhtilali 1789, ilk anayasamız 1876, iki dünya savaşının başlangıçları 1914 ve 1939... Peki ya Tanzimat Fermanı (1839), Medeni Kanun'un kabul edilmesi (1926), Demokrat Parti'nin kuruluşu (1946), ilk özgür genel seçimle iktidar değişikliği (1950) gibi tarihleri unutursak ayıp olmaz mı? Evlendiğim yıl ve gün mü (18 Mart 1968) yoksa ilk askeri darbemiz mi (27 Mayıs 1960) daha fazla hatırlanması gereken tarihler? Birkaç yıl önce Erol Evgin'in sunduğu bir programa eşim Canan'la katılmıştım. Erol Evgin "Evlenme tarihiniz ne" diye sordu, hemen hatırlayamadım. Baktım Canan bozuluyor, hemen itiraz ettim bu soruya, - Ben siyaset yorumcusuyum, darbe tarihlerini sorun bana hepsini hemen hatırlarım, dedim. Evet.. Talat Aydemir'in başarısız darbe teşebbüslerini bile hatırlıyorum. 21 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 değil miydi? Bunları hatırladığıma göre 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri müdahalelerini haydi haydi hatırlıyorum. Hatta sokağa çıkma yasağının koyulduğu ve askerpolis işbirliği ile bütün evlerin aranıp, sol kitaplara el konulduğu 28 Nisan 1971 "Balyoz Harekatı"nı bile hatırlıyorum. Bu açıdan İstanbul'daki azınlıklara ait evlerin ve dükkanların yağmalandığı, azınlık hastanelerine ve kiliselere saldırıların olduğu 6-7 Eylül 1955'i dün gibi nasıl hatırlamam ki? Önceki gün baktım, herkes "28 Şubat" için bir şeyler yazarken, ben atlamışım bu tarihi. İşin kötüsü bu yazının yazıldığı 1 Mart'ın da "Tezkere'nin Reddedilme Bayramı" olduğunu da unutmuştum. "Acaba neden 28 Şubat'ı yazmadım" diye düşündüm. Galiba 28 Şubat'ın önce halk tarafından 3 Kasım 2002 genel seçimleri ile, sonra da Avrupa Birliği tarafından 17 Aralık 2004'te Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesi ile sona erdirilmesi, şu anda benim için daha önemli. Acaba AK Partililer de AB'nin bu anlama geldiğinin bilincindeler mi? Yoksa 17 Aralık'ı unutup, 28 Şubat'a takılı kalmak onlara daha mı kolay geliyor? Eğer öyleyse 3 Ekim'de müzakerelere başlamak zorlaşır. İlk büyük devalüasyonun 1946'nın Ağustosu'nda yapıldığını hatırlıyorsanız, 24 Ocak 1980 Kararlarını da, konvertibiliteye 1989 Ağustosu'nda geçildiğini de, Türkiye'nin toptan 18 Şubat 2001 "Anayasa Fırlatma Krizi" ile yoksullaştığını da hatırlarsınız. Milli bayramlar, dini bayramlar, kurtuluş günleri, Oscar töreni günleri, tarihteki dönüm noktaları (Mercidabık, Mohaç, Karlofça, Pasarofça,v.b.) nasıl unutulabilir ki? Bir de gün saymalar var. Mesela şu anda Reha Muhtar, "Sigarayı bırakmamın 9'uncu günü bugün. Mutlaka kutlamalıyım" diye bir sigara yakmayı düşünüyordur. Ama bunu yaptığı anda teşhir edileceğini bildiği için, sigara içenlere karşı nefret kampanyaları açarak sinirini bastırmaktadır. Özetle bu sayılar beni yoruyor. Bu yazıyı yazarken belleğimdeki sayıları hiçbir yazılı kaynağa başvurmadan sıraladım.. Ya evlenme tarihimi yanlış yazdıysam? Ya Reha Muhtar'ın sigarayı bırakmasından bu yana geçen 9 gün, ona 900 yıl kadar uzun geliyorsa?
|