| |
Kaynana Semra'sız ve Caner'siz hayatlar mı başlıyor ne?
RTÜK; kaynanalı, gelinli, evlenmeli, dövüşmeli, sövüşmeli programlara güzel bir isim bulmuş. Fiziksel ve ruhsal dayanıklılığı odak alan uzun süreli bu yarışma programlarına tek bir tanımlama getirip "Direnç Yarışmaları" adını takmış. Ve hepsini bu isim altında incelediklerinde sadece 1 Ocak-22 Şubat arası dönemde toplam 2416 adet şikâyet gelmiş.
Başkanla sohbet RTÜK Başkanı Fatih Karaca ile uzun uzun sohbet ettik. Bu sohbetten çıkarımım şu: Yakında.. Pek yakında sevip izleyenler üzülecek, beğenmeyip zaplayanlar ise derin bir " oh" çekecek. Hemen her büyük kanalda rastlanan Reality Show genel adıyla sunulup; " işte yaşamın gerçek kesitleri " iddiasıyla takdim edilen gelinli, kaynanalı, kavgalı, küfürlü programlar tarihe karışacak üç vakte kadar. " Direnç Yarışmaları " diye tanımladıkları bu programlara karşı düşüncelerini bizzat işin en büyük kurmayı Karaca şöyle anlattı:
Yolda, sokakta "Yarın (bugün) bir basın toplantısı yapıp açıklayacağım. Bundan böyle aile hayatının mahremiyetini uluorta sergileyen tipler, formatlara meydan verilmeyeceğini açıklayacağım" dedi Karaca. Sesinden anladığım kadarıyla oldukça da kararlı. " Yolda beni ya da yönetici arkadaşlarımızı çevirip 'Hâlâ mı ses çıkarmayacaksınız? Hâlâ ne bekliyorsunuz? Hayatımız kabusa döndü, ne olur bir şeyler düşünün' diyor yurttaşlar. Yanıt vermekte güçlük çekiyoruz onlara" diye konuşması da bu kararlılığın sonucu sanırım.
Uyarılar yapıldı Sonra neyin ne olduğu, ne olacağı konusunda da epey sohbet ediyoruz. Anladığım kadarıyla; evlere, kapalı mekânlara kurulan kameralarla 24 saat kesintisiz çekimi yapılan, sonra yüksek reyting getireceği düşünülen en hareketli bölümleri seçilip yayınlanan malum programların tedavülden kaldırılması için kolları sıvamışlar. Tülin ve Caner benzeri olayları, kaynana Semra ve benzer tipleri üreten programlar için kanal yöneticilerine tüm ön uyarılar yapılmış.
Aman ağır kaçtı Fatih Karaca bu konuda bir süredir yaptığı sözel uyarıları da anlattı bana. Dedi ki; "Mesela Televizyon Yayıncıları Derneği olarak bir grup arkadaşımız geldi geçen gün. Onlara sıkıntıları anlattım. 'Bakın size dostça, arkadaşça tavsiyede bulunuyorum. Lütfen bu tür programları en kısa sürede yayından kaldırın ve bir daha da yapmayın yaptırmayın. Çünkü bir dahaki sefere resmi olarak devreye gireceğiz ve inanın ki çok ağır cezalar uygulayacağız. Bunu şimdiden söylüyorum ki sonradan Aman çok ağır kaçtı. Önceden niye ikaz etmedi? durumu olmasın' dedim.
Çoluk çocuk Böyle şey olur mu arkadaş? Bir tartışma, bir kavga çıkıyor, onun üstüne üstüne gidiyor sunucular. Aile mahremiyetleri ortaya dökülüyor. En içsel sırlar, sorunlar çarşı pazar ediliyor. Aşk ilişkisi adı altında olmadık bazı şeyler de yayınlanıyor. Bunlar toplumun çekirdeği dediğimiz aile hayatını yıpratan, örseleyen şeyler. Çoluk çocuk, kadın erkek kilitlenip bu marazi yayınları izliyor. Gençler evlilikten, yuva kurma arzusundan soğuyor. Kimsenin ağzının tadı kalmıyor. Daha da kötüsü bunun nerede duracağını artık yayıncılar bile hesap edemiyor.
Gelenek, görenek Bazı projeleri daha yapılmadan kesin kararlılık gösterip durdurduk biliyorsun. Erkekleri kadın gibi bir yaşantı içinde göstereceklerdi açık kanallarda. Olacak iş miydi bu yani? Senden de, tüm meslektaşlarımdan da millet adına ricam olsun. Bu tür düzeysizliklerin, aile yapımıza, gelenek göreneklerimize aykırı bu türden yapımların tamamen yok olması için mücadele edin ne olur.."
Sansür mü denetim mi? Karaca ile bu konuşmaları yaptıktan sonra başımı ellerimin arasına alıp epey düşündüm. Bir televizyon yapımcısı ve sunucusu olarak böyle bir konuda yorum yapmak hayli zor benim için. Hele ki sınırları zorlayıcı programları zaman zaman kendisi de hazırlamış biri olarak sütten çıkma ak kaşık gibi durmak en azından iki yüzlülük olur. Ancak kantarın topuzunun kaçtığını görüp çıt çıkarmadan durmak da olmaz değil mi?
Nerede nasıl duracak? Bence RTÜK Başkanı Karaca'nın bu sözlerini bir sansürcü başı mütalaası olarak değil, toplumun bu anlamda korunup kollanmasına üst düzeyde memur edilmiş bir yetkilinin duyarlılık göstergesi olarak bakılmalı. En çok da "Nerede duracağı belli olmayan" sözlerine katılıyorum Fatih Karaca'nın. Çünkü sizin değilse de TV dünyası içinde yaşayan bizlerin kulağına gelen öyle müstakbel formatlardan bahsediliyor ki akıllara, mantıklara, vicdanlara hatta hatta külli yekun insanlığa sığmaz.
|