İşler iyi ama ne bankalarda ne de sanayide kâr var
Geçen hafta hem sanayi hem de banka kesiminden gelen iki ses aynı noktaya işaret etti. İstanbul Sanayi Odası'nın yılda iki kez yaptırdığı Ekonomide Durum Tespit Ankati'ne katılanların yüzde 32.6'sı ki en büyük grup, kârlarının düştüğünü belirtmiş, yüzde 25.7'si kârlarının aynı kaldığını, yüzde 9.8'i de zarar ettiklerini beyan etmiş. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük verileri değerlendirirken "Yeterince kaynak sağlanamaması sanayimizin en temel sorunlarından birisidir" dedi. Bankacılıkta gelişmeler- Diğer veri ise BDDK'nın bankacılık sektörünün 2004 yılı bilançolarını açıklamasıyla geldi. Önce olumlu gelişmeleri verelim. * Bankacılıkta büyüme devam ediyor. Sektörün toplam büyüklüğü 178.9 milyar dolardan yüzde 27.6 artışla 228.3 milyar dolara vardı. Milli gelire oranında yaklaşık üç puanlık artış gerçekleşti. * Banka sisteminin aktiflerinde yerli paranın oranı 2 puan artışla yüzde 64'e yükselirken yabancı para aktiflerin payı 2 puanlık kayıpla yüzde 36'ya indi. * Aktifler içinde kredilerin yüzde 27 olan payı 2004'te yüzde 33'e yükseldi. Dolar bazında kredilerdeki büyüme yüzde 55 düzeyinde. * Bir başka olumlu gelişme de sistemin Hazine kağıtlarına yatırımını gösteren menkul değerler kalemindeki büyümenin durması. Dolar bazında yüzde 20 büyüme kamu bankalarının Hazine kağıtlarına yatırımıyla gerçekleşmiş. Ancak bu kalemin banka aktifleri içindeki payı yüzde 43'den yüzde 40'a inmiş. * Bankacılık sisteminin özkaynaklarında 1 puanlık sınırlı bir artış var. Özkaynaklar banka kaynaklarının yüzde 15'ini oluşturuyor. Olumsuzluk kârda- Bu gelişmelere karşılık bilanço kaleminin iyi gitmeyen bölümü ise banka kârlarındaki sınırlı büyüme. 2003'te 4.1 milyar dolarlık net kâr 2004'te 4.7 milyar dolara çıkmış. Artış yüzde 16. Ancak aynı dönemde bankalar özkaynaklarını artırdıkları için, kârlılıkta gerçekte bir artış yok, aksine düşüş var. Asıl bakılması gereken rasyo da özkaynak kârlılığı. Bu kârlılık ise 2.2 puanlık gerileme yüzde 15.9'dan yüzde 13.7'ye indi. Bu kâr da, daha çok kamu bankalarından gelmiş. Kamu bankaların kârları yüzde 51 büyürken özel bankaların hiç artmamış. Özsermaye kârlığı kamu bankalarında yüzde 18.7'den yüzde 26.7'ye çıkarken özel yerli bankalarda yüzde 13.9'dan yüzde 10.3'e düşmüş. Kredi vermeye başlayan özel bankaların kârlılığı düşerken, Hazine kağıtlarına yatırıma ağırlık veren kamu bankalarının artıyor. Sanki bu durum bankacılıkta eskiye dönüşün işaretleri. Yabancıya satış- Bankaların kâr sağlayarak kaynak yaratması çok sınırlı. Bu kaynaklarla yerli özel bankaların büyümesini sürdürmesi, rekabet gücünü artırması şimdilik zor. Bu da, patronların bankasına daha fazla para koymaktan alıkoyuyor galiba. Çünkü banka sahibi olarak büyük riskler alınırken elde edilen kâr yüzde 10, halbuki Hazine bonosunda risksiz getiri yüzde 14. Bu durumda banka patronları alıcı olarak devreye giren yabancılara bankalarını satıyorlar. Aynı durum bir süre sonra reel sektörde de görülebilir. Büyümede dördüncü yıla girdik. Buna karşılık kârların büyümeyi izlememesi, bu sırada verilen enflasyonla mücadelenin, düşük enflasyon ortamına uyum sağlamanın bir bedeli olsa gerek. Reformların önemi- Bankacılık sektörünün yeterince gelişememesinin bir nedeni de, reel sektörün, Türk bankacılık sistemini aracılık maliyetlerinin yüksekliğinden ve başka bazı nedenlerden dolayı az kullanması olabilir. Reel sektörün rekabet gücünü koruması ve artırması için nasıl yatırım ortamını iyileştirmek zorunluysa, bankacılıkta da aracılık maliyetlerinin düşürülmesi son derece gerekli. Yapısal reformlarda gecikmenin faturası hem reel sektörde hem de bankalarda ortaya çıkıyor. Sonuç- "Okka her yerde dört yüz dirhem" Türk Atasözü
|