|
|
|
|
|
|
Bıçak sırtındaki karar
Yargıtay'ın ifade özgürlüğü hakkındaki kararı tartışma yarattı
Bir oyla başlayan tartışma
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 312. maddeyi yorumlayan kararı kamuoyunu ve hukukçuları ikiye böldü. Bir farkla, 12'ye karşı 13 oyla alınan çoğunluk kararı laiklik karşıtlarını cesaretlendireceği için eleştiriliyor.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 312. maddeden mahkumiyeti ifade özgürlüğüne dayanarak kaldıran kararı Türkiye Cumhuriyeti'nin "kırmızı çizgilerinden" birine ilişkin olduğu için kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Kararın bir başka özelliği de yüksek mahkemenin referanslarında ABD yargıçlarından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar bir dizi kavram ve anlayışın yer alması. Henüz yargı süreci bitmedi ama bu kararın ifade özgürlüğünü mü geliştireceği yoksa laiklik karşıtı hareketleri mi güçlendireceği tartışma konusu...
"Söyleyeni hapsedilmekle dillendirilmesinden vazgeçilen hiçbir düşünceye tarihin tanıklığı olmamıştır. Aksine, en zararlı düşünceler dahi, söyleyeni mahkum edildiğinde, ya merak saiki ya da acıma duygularıyla yandaş bulmuş veya çoğu kez illegalite karanlığına inerek, kontrolsüz bir gelişime kavuşmuştur." Bu sözler Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23 Kasım 2004 tarihini taşıyan kararında yer alıyor. Milli Gazete yazarlarından Selahattin Aydar'ın 2001 yılında yazdığı "Çocuklarımıza sahip çıkalım" başlıklı yazısı nedeniyle "halkı din farkı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan İstanbul DGM tarafından verilen ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından onaylanan 1 yıl 8 aylık mahkumiyeti bozan Yargıtay kararında herkesi şaşırtan benzeri pek çok ifade var. Kamuoyunda pek de bilinmese de hukukçuların yakından bildiği "açık ve mevcut tehlike" kriteri, "kışkırtan, rahatsız eden düşüncenin korunması" gibi kavramlar Yargıtay'ın gazetelerin birinci sayfasına taşınan ünlü kararının özünü oluşturuyor.
8. DAİRE: "TAHRİK VAR" Selahattin Aydar'ın mahkumiyeti önce Yargıtay 8. Dairesi'nde değerlendirildi. Daire üyeleri "Sanık düşlediği özlemin gerçekleşmesi için en büyük engel olarak gördüğü Cumhuriyetin laik niteliğine saldırarak onu zayıflatmayı hedeflemekte, maksadıyla da laik Cumhuriyetin temelini oluşturan devrim ve tasarrufları dinsizlik sayarak kötülemekle kalmayıp, bunları savunan ve destekleyenleri İslami söylemde tanrının varlığını ve birliğini toptan inkar eden anlamında kullanılan 'küfür ehli' diye niteleyerek onlara karşı toplumun diğer kesimini inanç ayrılığı temeline dayalı olarak kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmektedir" diyerek mahkumiyeti 2'ye karşı 3 oyla onayladı. 8. Ceza Dairesi şiddet çağrısı olmasa da açık ve mevcut bir tehlikeden hareket ediyordu. Buna göre laiklik toplumun barış eksenini oluşturuyordu ve sanık yazı ile bu barış eksenini zayıflatıp yıkmak istediği için yazısı kamu düzenine yönelik bir tehlike yaratıyordu. 8. Daire'deki karara karşı oy yazan iki yargıç ise açıklamada şiddet çağrısı olmadığını savunarak mahkumiyetin onanmasına karşı çıktı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın isteği üzerine davayı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu'unun tartışma yaratan kararında ise Aydar'ın yazısı şiddet içermediği ve şiddet kışkırtıcılığı bulunmadığı için düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Ayrıca yazının TCY 312. maddesindeki suçun oluşumunu elverişli kılan unsurları taşımadığı, kişi veya kurumların onur ve saygınlığını zedeleyen, iftira, sövme ya da müstehcen içerikli açıklama niteliğinde de olmadığı belirlendi.
LAİKLİK ZAYIFLATILAMAZ! Kararın en kritik noktasında laikliğin temel bir değer olduğu belirtildikten sonra laikliğe aykırı söylemlerin cezalandırılmasının meclisin takdirinde olduğu hatırlatıldı ve "Toplumun ulaştığı sosyal ve kültürel düzey itibarıyla 'laiklik' kavramının günlük yaşama girdiği, reddedilemez ve zayıflatılamaz düzeyde benimsenir olduğu saptanmış, kahir çoğunluğun sahiplenmesine tevdid edilmiştir. Artık böylesine korumaya alınmış bir kavramın ceza yaptırımı tehdidiyle himayeye tabi tutulması gereksiz addedilmiştir" dendi. 13 oyla alınan Ceza Genel Kurulu kararına 12 karşı oy çıkarken, karşı oy veren yargıçlar yazının 312. maddede düzenlenen suçun unsurlarını taşıdığını ve cezalandırılmasını savundular.
Cengiz Erdinç
|
|
|
|
|
|
|
|
|