Hakiki köktendinci ve köktenkinci kim?
AB'nin iki ana ayağı Almanya ve Fransa'yı kısmen de olsa tekrar ABD'nin yanına çekip 'küresel jandarma yamağı' yapma temaslarını sürdüren Bush'a ' Bir numaralı terörist' diye pankart sallayan batılılar bile Türkiye'deki 'karşıt'lar kadar kınanmıyor. Buna karşılık, tarafsızlık ve önyargısızlık iddiasındaki ekranlarda bile 'iliştirilmiş yorumcu' kadrosu Türkiye'deki ABD şahinliğine yönelik eleştirileri lanetleyebiliyor: - Adam ABD vatandaşından söz ederken yok efendim Musevi asıllı, bilmem ne asıllı diyebiliyor. Suçlamaya bakın, hizaya gelin! Sen, Türkiye'de bin tane 'etnik' köken bulup her birine ayrı devlet haritası oluşturmaya kalkışırken iyi öyle mi?! Oysa ABD asısından bu gibi kökenlere yönelik atıflarda bulunmak, çağımızdaki 'Haçlı merkezli' köktendinci mistik aşırılığın kaynaklarını arama çabasına da dayanabilir. Tabii her yorumcununki bu tür bilimsel bir arayış değildir. Ancak ırkçı ve dinci düşmanlıklara kökten karşı olup bilimsel ahlaktan şaşmayanlar da vardır!
Tarih bilimi ile efsanelerin birikiminden oluşmuş, bazen barışıp karışan, bazen çağıldayıp çatışan havuzlar içinde yüzmeden günümüzün yönelimleri okunamaz. Yirmi beş asır kadar önce de Ortadoğu'nun en önemli şehirlerinden olan Kudüs ile kuzeyliler arasında bir ittifak gelişir. Fenike kralı Hiram, Kur'anı Kerim'e göre de Yahudilerin hem kralı, hem peygamberi olan Hazreti Süleyman ile anlaşır. Ona muhteşem bir tapınak inşa eder, yollar yapar ve Kızıldeniz ticaretinden aslan payını kapmaya çalışır. Esasen Yahudiler en parlak dönemlerini Hazreti Davut ve Hazreti Süleyman'la yaşarlar. Bu krallık, Kur'anı Kerim'e göre de 'ilahi bir hükümranlık' niteliğindedir. Zira Süleyman peygambere sonsuz mülk verilmiş, cinlere tasarruf etme, kuşlarla konuşabilme gibi, maddeciler için inanılmaz mucizevi hünerler bağışlanmıştır. Sonra haritanın üzerinden nice sular ve kavimler akmış, nihayet Romalı general Titus Kudüs ve Hazreti Süleyman Tapınağı'nı yerle bir etmiş, Yahudiler bir daha darmadağın edilmişlerdir. Roma sonrası Hıristiyanlık gelmiş, Kudüs onlar için de kutsal bir kent olmuştur. İslam'la beraber ise ilk kıble olarak 'Mescidi Aksa'nın şehri Kudüs başka bir uygarlığın haritası içine girmiştir. Haçlı seferleri ile bir ara tekrar Hıristiyan dünyasının eline geçen Kudüs, 'Tapınak Şövalyeleri' adıyla örgütlenen gizli bir teşkilatın da merkezi olur ve Eyyübi'nin geri alışına kadar da öyle kalır. Paris'e dönen şövalyeler, muazzam servetleri ile çökük Fransız hazinesinin iştahını kabartınca Yakışıklı Filip tarafından tarumar edilirler. Birkaç asır sonra yeniden masonluk adı altındaörgütlenen Tapınak Şövalyeleri Kudüs merkezli bir ütopyanın uluslararası elit kadrolarını meydana getirirler. Halen kapalı kapılar ardında dünyaya yön verenler 'Tapınak Şövalyeliği'nden esinlenerek geliştirilmiş mistik ve sapkın birimlerdir. Sayısız belgeyle sabit olan bu gerçeğe karşı küresel çetelerin tek savunması ucuz bir 'komplo teorisi' suçlamasından ibarettir. Böylece 2500 yıllık kuşbakışı tarih ve efsane özeti ile güncel bağlantıya gelelim. Hazreti Süleyman'ın krallığı kutsal niteliği ile, günümüzde 'yeryüzünün tek ve mutlak hakimi' olmaya yönelen bütün fanatik kadroların siyasi kıblesidir. Süleyman Peygamber zamanındaki kuzeyli müttefik Hiram ve Fenike ne ise, bugün Bush ve Protestan kitlesi de odur. Saçından tırnağına kadar köktendinci saplantılara sahip bugünkü 'kutsal krallık' heveslileri, İslam kaynaklarını bilen Müslümanların gözünde kaçınılmaz biçimde birincil düşman ve şeytani şer cephesi konumundadırlar. Bu yüzden, yeni köktendinci kutsal krallık hülyacılarının 'Medeniyetler Çatışması' ile hem öngördükleri, hem de ısmarladıkları karşıt tepki, temelsiz değildir. Daha açık bir deyişle, İslam dünyasında, Batı'nın bu küresel krallık yönelimini düşmanca bir hareket olarak değerlendirenlerin varlığı kaçınılmazdır. Eğer Batı'da, Müslümanların pek çoğunun kendilerine yönelik amansız düşman algılamasını samimiyetle değiştirmek isteyen bir iyi niyet cephesi varsa, yapabilecekleri tek şey kalmıştır: İslam'ın Kur'anı Kerim ve Hadis'lerden kaynaklanan tarih ve dünya okumalarını, ayrıca oralara karışmış bütün İsrailiyat verilerini yeryüzünden silmek. Bu ise yeni haçlılığın kendi köktendinciliğini dayatması demektir. Aslında 'ABD karşıtlığı' tartışmalarının tercümesi şudur: Biz 'Yeni Haçlılar', dünkü 'Kudüs ve Kuzey ittifakı'nın günceliyiz ve köktendinci davranmak zorundayız; siz de yaşayabilmek için kökten İslam karşıtı olmalısınız. Mesele budur.
|