Başmüzakerecinin 'pazarlıkçı' kimliği...
Ziyaretçi akını arasında iktidar partisi Genel Merkezi'nde dün konuşulan dört konu vardı: "Kapkaç olayları, işsizliğin önlenmesi, ABD ve AB ile ilişkiler, başmüzakerecinin kimliği..." Dört konuda da yeni bir açılıma ihtiyaç duydukları Genel Merkez yönetiminde kabul gören bir gerçek. Önceliğin hangisinde olduğu konusuna gelince.. Genel Merkez'e göre İstanbul'da başlayıp büyük kentlere yayılan kapkaç ve hırsızlık olaylarını önlemenin çaresi bir an önce bulunmalı. Çözüm de belli; "Göç ve işsizliğin önüne geçilmesi, orta direğin güçlendirilmesi..." Bunun için inşaat sektörünün canlandırılması gerektiği vurgulanıyor. Özellikle büyükşehir veya ilçe belediyelerinin, "gecekondu önleme" adı altında gerçekleştirdikleri "konut müteahhitliğine", yani "yap-satçılığa" son vermesi gerektiği belirtiliyor. Anlaşılıyor ki, bu konuda bir kanuni düzenlemeye gidilecek.
AB Bakanlığı ABD ve AB ile ilişkilere gelince.. Son dönemde ABD ve AB ülkelerinin basınında yer alan Türkiye karşıtı yazılardan iktidar partisi oldukça rahatsız. Kendilerinden kaynaklanmayan bazı gelişmeler sonucunda işin bu noktaya geldiği kanaatindeler. Bunun için yeni bir açılıma ihtiyaç duyuluyor. Nasıl sağlanacağı konusunda ise henüz bir formül geliştirebilmiş değiller. AB ile ilişkilerin heyecanını kaybeden seyre girdiği yönündeki eleştiriler AKP Genel Merkezi'nde kabul görmüyor. Başmüzakerecinin belirlenmesi ve yapının oluşturulmasıyla birlikte sürecin yeniden hız kazanacağı kayda geçiriliyor. Bakanlar Kurulu'nun son üç toplantısında gündeme gelen AB ile müzakerelerin hangi yapı içinde götürüleceği konusuna gelince.. AKP'de hakim olan görüş; başmüzakerecinin siyasi kimliği yanında, Devlet Bakanı sıfatının da olması gerektiği... Bunun için kanuni düzenlemeyle AB İşlerinden Sorumlu Müsteşarlığın kurulması ve bunun atanacak Devlet Bakanı'na bağlanması görüşü hakim. Nitekim, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Lüksemburglu mevkidaşı Nicolas Schmidt'i kabulü sırasında bunun ilk sinyalini veriyor: "Başbakan'ın da, benim de kanaatim; siyasi kişiliğinin olması işleri biraz kolaylaştırır. Bürokrasi şüphesiz bu işin içinde olacaktır ama önemli olan, alınan kararların uygulanmasıdır. Uygulanabilmesi için hükümetin işin içinde olması, hükümetle birlikte siyasi bir nitelik taşıması işleri kolaylaştırır diye düşünüyoruz."
Sıkı pazarlıkçı Bu ismin kim olacağı konusunda ise görüş muhtelif... Bazılarına göre Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, kimilerine göre de eski Dışişleri Bakanı, AKP Düzce Milletvekili Yaşar Yakış... Başbakanlık'tan dün yansıyan havaya bakılırsa ibre Yaşar Yakış'a doğru kayıyor. "Neden Yakış?" sorusuna verilen yanıtlar da net: -Partide, 'Neden o oldu, ben olmadım' dargınlığının önünü kesecek isim. - Gül'ün Başbakanlığı döneminde altında çalışan Dışişleri Bakanı idi. Gül'ün güvendiği bir isim. Hem AB Müzakere Heyeti Başkanı olarak Gül, hem de Dışişleri Bakanlığı ile ilişkileri iyi, içlerinden gelen bir isim. - AB'de geçerli olan Fransızca ve İngilizce'yi çok iyi kullanıyor. Ve, sayılanlar arasında sona konulan özelliği ise daha dikkat çekici: "Sıkı pazarlıkçı..." Sözün altında yatan, Yakış'ın Dışişleri Bakanı iken beraberinde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'la birlikte ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşme. ABD'nin, Türkiye üzerinden Irak'a asker sokması karşılığı ne kadarlık bir ekonomik destek vereceğinin tartışıldığı görüşmede, Yakış'ın sıkı pazarlıkçı tavrına Bush, şöyle karşılık vermişti: "Memleketim Teksas'ta at tüccarları vardır. Bunlar söze, 'Ben at tüccarı değilim' diye başlar. Ama pazarlık bittiğinde bir bakarsınız, iç çamaşırlarınızla kalmışsınız. Sizinki de öyle olmasın..." AB ile müzakerelerin çok çetin pazarlık gerektireceği göz önüne alındığında, Yakış'ın Bush ile yaptığı "sıkı pazarlık" şimdi artı hanesine yazılıyor. Bütün bunlar sıralansa da, son bakan atamasından yola çıkıldığında ibrenin her an yön değiştirebileceğini de unutmamak gerekiyor..
|