|
|
|
|
|
Kapalı kapılar ardındaki İran
|
|
Kıyıda köşede çiftlerin buluştuğu mekânlar mevcut. İran'ın aydın kesimi ise evde yaşıyor.
Kadın-erkek ilişkileri İran'da hâlâ çok sorunlu. Ama her yerde değil. Tahran'ın Darband (Derbend) semtindeki kahvelerde, ikişer üçer kişilik odalar var. Buralarda yere bağdaş kuruyor, çay ya da nargile söylüyorsunuz. Otururken, yan odaların hepsinde çiftler olduğunu görüyoruz. Bu gözden ırak yerde muhabbet koyulaşıyor ve eller birleşiyor. Özellikle alt kesimlerde buluşmayı ve "birleşmeyi" kolaylaştırmak için imam nikâhına başvurulduğu söyleniyor. Farsça bilmiyorsanız sakın İngilizce'ye başvurmayın; en azından görünürde bir Amerikan düşmanlığı var. Türkçe'yi tercih edin. Ortak sözcüklerle eninde sonunda anlaşıyorsunuz. Zaten İran'ın nüfusunun yarıya yakınının Türk ve Azeri olduğu söyleniyor. Kapalıçarşı civarında üstü başı perişan, güleç yüzlü Azeri gençlerine rastlıyorum. Çat-pat konuşuyoruz.
TÜRKLER'E KARŞI DUYGULAR Türkler'e karşı çelişkili duyguları var. Azeriler çok seviyor, İranlılar'ın bir bölümü de öyle. Bir bölümündeyse düşmanlık değil, ama kıskançlık seziyorum. Bu tarihin içinden süzülüp gelmiş gururlu ve yetenekli halk, yanıbaşında ve petrolle doğalgazı kendisinden alan ülkenin daha zengin ve daha mutlu olmasından ve dünyayla çok daha iyi bütünleşmesinden rahatsız gibi, sanki onu kıskanır gibi... Ve de üst sınıflar. Aydınlar, sanatçılar, işadamları, öğretim üyeleri. İran'ın aydın, özgür düşünen, laik ya da ılımlı İslam yandaşı kesimi... Onların bambaşka bir yaşamları var. Ama ulu-orta, herkesin gözü önünde değil, bu yaşamlarını evlerinde sürdürüyorlar: Denetimden, mollaların korkusundan uzak, kendileri gibi insanlarla birlikte...
'OT' BİLE TEKLİF ETTİLER... Tahran'da biraz da rastlantılar sonucu tam üç ev partisine katıldım. Biri, ünlü yönetmen Cafer Panahi'nin evinde ve özel bir filmin gösterimi içindi. Bu partilerde her şey değişiyor. Kadınlar örtülerinden sıyrılıyor, yasak içkiler ortaya dökülüyor. Hatta birinde bana 'ot' bile önerdiler, nazikçe reddettim!.. Bol yemek yeniyor, bol içiliyor. Dertler ortaya dökülüyor, siyaset tartışılıyor, yakınmalar ayyuka çıkıyor. İran değişebilir mi, değişecek mi? Elbette bir haftalık bir ziyaretle bunu söylemek mümkün değil. Aydınlara göre değişmeli, değişecek. Ama Humeyni'yi anmak ya da Devrim'in yıldönümü için vecd içinde sokağa dökülen büyük kitlelere bakınca, bu değişimin kolay olmayacağı söylenebilir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|