| |
Pembe dalgalar Ege'yi geçmez
Avrupa'da yeniden "Pembe tsunami" dalgaları oluşmaya başladı. 1980'lerde, daha sonra 1990'ların ortasında olduğu gibi. Solun iktidara dönüşünü kastediyoruz. Tıpkı daha öncekiler gibi bu kez de dev dalgalar kıtanın batısından doğusuna doğru ilerliyor. İlk ulaştığı ülke geçen martta İspanya oldu. Ona önceki gün Portekiz eklendi. Sırada Fransa var. Sonra Almanya. Daha sonra İngiltere. Gerçi bu üç ülkede de seçimler en erken önümüzdeki yıl gündeme gelecek ama hepsinde kamuoyu araştırmaları solu önde gösteriyor. Hem de İngiltere'de Blair, Almanya'da Schröder ikişer dönemdir iktidarda olmanın getirdiği kaçınılmaz yıpranmanın bedelini ödemelerine rağmen...
Türkiye'deki dalgakıran Pembe dalgalar gelecek, gelecek, Yunanistan'a da çarpıp duracak. Ege'nin bu tarafına geçemeyecek. Önceki iki tsunamide olduğu gibi. Çünkü Türkiye'de bu dalgalar üstünde sörf yapabilecek bir sol hareket yok. Çünkü Türkiye'de sağa alternatif bir sol güç yok. Ve böyle bir tablonun Avrupa'da bir benzeri daha yok. Sosyal demokrasinin seçenek olabilmesi için programın gözden geçirilmesini ve yeni politikalar geliştirilmesini öneren Kemal Derviş'i susturan, son kurultayda değişiklik isteyenleri destekleyen il yönetimlerini biçmeye başlayan CHP'ye belki bir yararı olabilir umuduyla, Portekiz'de sosyalistlerin zaferinin nedenlerini anlatalım. Avrupa'nın bu en batısındaki küçük ülkede Sosyalist Parti daha önce de birkaç kez iktidara geldi ama hiçbirinde tek başına hükümet kuracak gücü yakalayamadı. Hep koltuk değneği aramak zorunda kaldı. En son 2002'de sosyalist hükümet adeta kaçarcasına istifa edince seçime gidildi, bugün AB Komisyonu Başkanı olan Jose Manuel Durao Barroso başkanlığındaki Sosyal Demokrat Parti (Adı yanıltmasın; yelpazenin sağında yer alıyor) iktidarı devraldı.
Emek edebiyatına son Sosyalistler muhalefete düşünce hem liderlerini değiştirdiler, hem de programlarını. Partinin başına bir genç geldi: 47 yaşındaki Jose Socrates. 2003'teki kongrede kendisinden daha solda olan iki adayı geçerek liderliği üstlendi. Blair hayranı olan Socrates'ın ilk işi, parti programını yenilemek için "Portekiz'in Derviş'i" diyebileceğimiz Antonio Vitorino'dan yardım istemek oldu. Vitorino, "Düşük ücret ve yoğun işgücüne dayalı Portekiz modelinin artık sürdürülemeyeceği, çünkü rekabet gücünü yitirdiği" tespitinden yola çıktı. Çözüm? GSMH'nin yüzde 15'ini yutan kamu kesimini yeniden yapılandırmak. Yani küçültmek. Eğitime, araştırmaya, yeni teknolojilere öncelik verecek ve ekonomik büyümeyi bunlara dayandıracak bir model geliştirmek. Vitorino'nun önerileri partinin ekonomik politikalarının temelini oluşturdu. Ve sosyalistler tarihlerinde ilk kez merkezdeki seçmenleri de kendilerine çekmeyi başardılar. Sonuç ortada: Oyların yüzde 45'iyle 230 üyeli parlamentoda 120 sandalye kazandılar. Baykal, Portekiz solunun dönüşümü konusunda Antonio Guterres'ten bilgi istemeli. Guterres kim mi? Portekiz'in eski sosyalist başbakanı ve günümüzde Sosyalist Enternasyonal'in başkanı. Malum, Baykal da bu örgütte onun yardımcılığını yapıyor. Herhalde Guterres bu "dost yardımı"nı esirgemez. Hem sonra sadece Baykal'ın değil, Türkiye'nin de buna ihtiyacı var.
|