| |
|
|
Statü endişesi
Burada sık sık 'statü' terimini kullanıyorum. Ancak şimdiye dek bunu açmadığımı fark ettim. İşte 'Aşk Üzerine', 'Felsefenin Tesellisi', 'Öp ve Anlat' gibi eserlerinden tanıdığımız Alain de Botton'ın yeni çıkan 'Statü Endişesi' (Sel Yay.) adlı kitabından serbest bir özet: * Statü, dar anlamıyla, kişinin bir gruptaki resmi ya da mesleki duruşunu belirtir (evli, yüzbaşı, vb). Fakat daha geniş anlamıyla statü, kişinin diğer insanlar gözündeki değerini, önemini ifade eder. * Tarihte toplumların yüksek statüye layık gördüğü gruplar çeşitlilik göstermiştir: Avcılar, savaşçılar, köklü aileler, rahipler, şövalyeler... Batı 18'inci yüzyıldan bu yana giderek artan bir oranda statüyü maddi başarıyla bir tutar olmuştur. * Yüksek statünün getirileri keyif verir. Para, özgürlük, mekân, rahatlık, zaman kazandırmanın yanı sıra bizi belki de en az bunlar kadar önemli bir hisle donatır: Başkaları tarafından önemsendiğimiz ve değerli insan muamelesi gördüğümüz hissi. Bu hissi bize yaşatanlarsa; davetler, pohpohlanma, yaptığımız bir espri üzerine (espri dişe dokunur olmasa da) patlatılan kahkahalar, saygı ve ilgidir. * Öte yandan statü endişesi berbat bir histir. Bu hissi şu tip olaylar tetikler: Güç kaybetme, kendini işlevsiz hissetme, emeklilik, bizimle aynı sektörde çalışan birisiyle yapılmış bir röportaj, ünlülerin gazetede yayınlanan yaşam öyküleri, bir zamanlar aynı basamakta durduğumuz arkadaşlarımızın daha fazla başarılı olması... * Statüye duyulan iştah işe yarayabilir: İnsan belli hedeflere yönelir, çalışır, yaratıcı olmaya uğraşır. Öte yandan statü endişesi insanı perişan eder. Kedere ve hüzne sürükler. Bütün bunlarla nasıl baş edileceğini ise Botton anlatıyor.
|