Kâr realizasyonunun zamanı mı?
Piyasalarda her zaman işlem gerçekleştiğine göre, birileri aldığına ve birileri sattığına göre, kâr realizasyonları oluyor demektir. Ama kastettiğimiz satış eğilimindekilerin alım eğiliminden fazla olmaları halidir. Dolayısıyla sorumuzun aslı, uzunca bir süredir devam eden faizde düşüş, kurlarda gerileme ve borsada yükseliş eğiliminin tersine dönüp dönmeyeceğidir. * Satışa iki neden- Bu dönem de uzunca süre, Mayıs 2004'ten beri devam eden dönemdir. Aslında Irak Savaşı'nın bitmesiyle Nisan 2003'te piyasalarda başlayan iyileşme dönemi tam bir yıl sonra 2004 Nisan'ında ABD'nin faiz artırımı etkisiyle kesildi. 1.5 ay süren bozulma döneminin ardından mayıs ortasında başlayan ve 9 aydır devam eden iyileşme döneminde bono faizleri yüzde 29'dan yüzde 17'ye geriledi, 2030 vadeli eurobond yüzde 26 değerlendi, borsa yüzde 70 arttı. Kısaca satılıp çıkıldığında elde edilecek bir kâr oluştu. Dolayısıyla böyle bir kâr olgusu, başlıktaki sorumuzun ana nedenlerinden biri. Sorumuzun diğer ana nedeni ise hükümet kaynaklı. Hükümetten bir istifa, öğrenci affı, kabine revizyonu, yolsuzluk soruşturmaları, IMF ile anlaşmada ortaya çıkan zorluklar, AB konusundaki icraatsızlık, şimdiye kadar piyasaları iyileştiren ana faktörlerden biri olan hükümete yönelik soru işaretlerini çoğaltıyor. * Karşı nedenler- Bu iki gelişmeye karşılık, kâr realizasyonunu önleyecek gerekçelerin başında, hâlâ Türkiye'den iyi kâr sağlanabildiği gerçeği geliyor. Hazine faizi yüzde 17, buna karşılık enflasyon hedefi yüzde 8. Ocak ayı enflasyonu da yıllık hedefin rahatlıkla yakalanabileceği inancını güçlendirdi. Merkez Bankası da bunun işaretlerini verdi. Dolayısıyla ortada yüzde 8 veya yıllık enflasyon kadar reel faiz söz konusu. Bu da, cazip bir oran. Hem yerli yatırımcılar için hem de yabancılar için. Kaldı ki, Türkiye piyasalarında yaşanan iyileşmelerin arkasında asıl yapancıların olduğunu, dışarıdan getirilen sermayenin ve portföy yatırımlarının etkili olduğunu biliyoruz. Yabancıların para kazanabilecekleri çok az ülke var. Türkiye'nin AB hikayesi ve IMF yolu devam ettikçe, üzerine reel faizi de verdikçe, yabancıların Türkiye'den çekilmeleri için geriye dış faktör etkisi kalıyor. Yani gelişmekte olan ülkelerden genel bir sermaye kaçışını başlatacak şok bir olay. Tıpkı 2004 nisan-mayıs aylarında olduğu gibi. Böyle bir gelişme olursa, yine geçen yıl ki gibi, piyasalarda bir düzeltme pekala olabilir. * Hükümete düşen- Bunun dışında hükümetin IMF ile anlaşması ve AB yolunda devam etmesi durumunda çok yakın bir vadede en azından faiz tarafında kâr realizasyonu ihtimali az. Burada IMF anlaşması ve beraberinde yapılacak reformlar anahtar rolde. Çünkü bu anlaşmayla gelecek para 10 milyar dolar. Onun ötesinde sosyal güvenlik ve gelir idaresi reformları yapılacak. Sosyal güvenlik açığı milli gelirin yüzde 5'i kadar. Bu açığın gelecek yıllarda kapanmaya başlaması aynı zamanda bütçe açığının daralması, dolayısıyla daha az borçlanmayı ve faiz düşüşünü beraberinde getirecek. Bugünden devlet iç borçlanma senedi alanlar düşen faizler karşısında kârını artıracak. Bu reformun önemi ve yabancıları çekici tarafı burada. Gelir idaresi reformunun arkasından ise kayıtdışılıkla mücadele gelecek. Bu da gelecek yıllarda kamunun gelirini artırıcı bir çalışma. Bir yandan gelir artarken bir yandan gider kısılmış oluyor. Bütçe açığı ile birlikte borçlanma ihtiyacı da azalıyor. Yerlilerin olmasa bile dışarıdan bakan yabancının algılaması böyle. Bu nedenle hükümetin IMF ile anlaşması, reformları yapması, piyasaların mevcut trendini koruması açısından belirleyici. Bari geç kalınmasa. Sonuç- "Büyük kâr büyük risk taşır" Çin Atasözü
|