Altyapı yatırımları ve IMF
IMF'nin, anlaşması olan ülkelerle program yaptığında, kamu harcamalarında bir ayırım yapmadan limitler koyması uzun süredir tartışılan bir konu. Özellikle, orta ve uzun dönemde ülkelerin kalkınmasına büyük katkı yapacak baraj, yol, liman ve buna benzer alt yapı yatırımlarına ayrıcalık tanınması konusu gündemden düşmedi. Bu baskılar IMF'yi de harekete geçirdi. Özellikle, Brezilya ve Meksika Devlet Başkanları Lula de Silva ve Vicente Fox, bu konunun öncülüğünü yapıyorlar. Bu iki lider, Latin Amerika ülkelerinde kamu yatırımlarının milli gelire oranının 1970'lerde gözlenen yüzde 8-10 oranındaki düzeyden, günümüzde yüzde 2-3'lere düşmesinin, gelecek için endişe verdiğini dile getiriyorlar. IMF ile yapılan anlaşmalarda faiz dışı fazlayı tutturmak için en kolay yol olan kamu yatırımlarının kısılması, bu sonucu da beraberinde getirmiş. Öte yandan IMF'nin ülkelere farklı yaklaşımı da bir başka eleştiri konusu. Avrupa ülkelerinde, sadece bütçe verileri esas alınıp faiz dışı hesaplanırken, bizim gibi ülkelerde tüm kamu sektörü dikkate alınıyor. Gelişen bir çok ülkede ise altyapı yatırımlarını gerçekleştiren kamu iktisadi kuruluşları limitlere dahil oluyor. Avrupa ülkelerinde maksimum yüzde 3 oranındaki bütçe açığı hesabında kamu kurumları yok. IMF klasik görüşünde ısrarlı. "Kamunun mali düzeni ve borçluluk oranı, kısa vadede makroekonomik istikrarla, uzun dönemde ise sürdürülebilir kamu borcu ile yakından ilişkilidir yaklaşımından feragat etmem" diyor. Ancak, diğer yandan kamu alt yapı yatırımları sorununa da bir çözüm arayışı içinde. Halen IMF'nin maliye politikası ile ilgili bölümün başında bulunan Teresa Ter-Minassian, pilot araştırmaların sürdüğünü, bunların sonucuna göre konuyu İcra Direktörleri Kurulu'na götüreceklerini söylüyor. Düşünülen çözümler arasında, özel sektör ile işbirliği başta geliyor. "Altyapı yatırımlarını, finansman da dahil, ortaklaşa yapsınlar" şeklindeki formülün kolay uygulanamayacağını onlar da biliyorlar. Bunun yanında, alt yapı yatırımları ile ilgili 1998'den bu yana İngiltere'deki uygulamaları örnek alarak "altın kural" sistemini geliştirmeye çalışıyorlar. Bu sistemde, yatırımları yapacak kamu kurumlarının yönetişim esasları, bağımsızlığı, hükümetle olan ilişkileri, mali yapısı kriterler olarak saptanıyor ve bunlar bazı esaslara bağlanıyor. Bu esaslara uyacağına inanılan kamu kurumlarının yatırım kararları da kendilerine bırakılıyor. Limitlere dahil edilmiyor. Aslında bu iyi bir sistem. Ancak, politik emir ve isteklerin yoğunluğu nedeniyle bu tür kurum sayısının az olduğu gelişen ülkelere ne ölçüde uyar, tartışmalı bir konu. Öte yandan, IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger konuya hala sert bir biçimde yaklaşıyor. Son olarak Davos'ta katıldığı bir toplantıda "Bütün altyapı yatırımları aynı değildir. Bir önemsiz yerden diğer önemsiz bir yere giden dört şeritli bir otoyol iyi bir yatırım sayılmaz" demesi, bu görüşünü açıkça yansıtıyor. IMF'nin bu türden bazı gerçeklere karşı çıkmayacağı bekleniyor. Sanırım bu konu da onlardan biri. Hızlı hareket ederse soruna bir çare bulunabilir. Biz de bu olanaktan yararlanabiliriz. Çözüm, kuşkusuz yeni şartları da beraberinde getirecektir.
|