kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Yazmak için yeterli ızdırabım var
Yazmak için yeterli ızdırabım var
Hayatı çözmek beni cezbediyor
Tüm hayatımı aşk için değiştirdim

Tüm hayatımı aşk için değiştirdim

Uzun süredir Candan Erçetin'le birlikte olan Hakan Karahan yeni romanını ve özel yaşamını anlattı.

Candan'ın albümlerindeki şarkı sözü yazarı Sinan benim. Ölen kardeşimin adı Sinan. Roman kahramanım da o.
Benim yazmam için içimde yeterince ızdırap ve acı var. Hayatla ve kendisiyle problemi olmayan yazı yazamaz zaten.
Ak Yatırım'ın başındayken bir sabah istifamı verdim. Yazı içime düşmüştü bir kere...



Yazmak için yeterli ızdırabım var

21 yıllık yöneticilik yaptıktan sonra yazı yazmaya karar veren Hakan Karahan'ın ikinci polisiye romanı "Azrail" piyasaya çıktı. Karahan yazarlığı ve iç dünyasını anlattı.

Robert Kolej mezunu, Miami Üniversitesi'nde işletme okumuş, cesur, zeki ve başarılı bir yönetici. Hayatı dışarıdan çok hoş, eğlenceli hatta kıskanılacak kadar çekici görünürken, o hiç de mutlu olmadığını farkediyor. Ve kariyerinin doruğunda, bir sabah yönetim kurulu başkanına gidip işten ayrılmak istediğini söylüyor. Yıl 2003, gidiş o gidiş... Hakan Karahan 20 aydır, hayatında hep yapmak istediği ve onu en tatmin eden şeyi yapıyor: Yazmak. Ama polisiye romanlar yazdığına bakmayın, aslında iflah olmaz bir aşk adamı o. Candan Erçetin'in birçok şarkı sözüne imza atan meçhul 'Sinan'... Candan Erçetin'le ilişkisi mi? O yıllardır güzel bir aşk olarak sessiz ve derinden devam ediyor. Ama bu birlikteliği hiçbir zaman medya önünde yaşamayı tercih etmiyorlar.

* İyi bir iş hayatınız olduğunu biliyoruz. Nerelerde görev yaptınız?
Ben iş hayatına hep tepeden başladım. Bu çok zeki olduğumdan değil, o zamanın şartlarında doğru düzgün İngilizce bilen kimse olmamasından kaynaklandı... Zaten iyi bir okulda işletme okumuştum, çalışkandım da... O yüzden yönetici olmamam için hiçbir sebep yoktu. Önce Lassa'da finansman müdürlüğü yaptım. 1990'da Akbank'a geçtim. 97'ye kadar sermaye piyasalarında genel müdür yardımcılığı yaptım. Aralarında Ak Menkul Değerler, Ak Yatırım Ortaklığı ve Portföy Yönetimi'nin olduğu tüm şirketleri ben kurdum. Ardından AkYatırım'ın başına geçtim.

* Neydi her şeyi size bir anda bırakma kararını aldıran?
Yazı 1995 yılında benim içime düşmüştü zaten, bir şeyler karalamaya başlamıştım. 2000 yılında baktım yaş 40... Hep böyle devam edecek mi, etmeyecek mi? O sırada kriz üzerine kriz, monotonluk üzerine monotonluk... Bu sefer şunu anlıyor insan; ne okursa okusun, ne kadar iyi yönetici olursa olsun sabah aldığı karar akşama adamı aptal ya da umduğundan daha zeki yapabiliyor. Yani bir atmosfer saçmalığı içinde, günlük ekonomik hareketlerden her tokadı yiyerek ya da ödülü alarak geçen bir hayat... Bir de Özal döneminden sonra bir müşteri gerçeği üstüme üstüme gelmeye başladı. O da parası çok ama iki kelime bile edemeyen insanlar... Sizden çok iyi ve kaliteli hizmet bekliyor ama bunu ifade ediş tarzı son derece kaba. Ben de bu insanlara hizmet vermek istememeye başladım. 2003 yılında oturup kalemi kağıdı elime aldım ve bir hesap yaptım: Ben ne kazanmışım, param bana daha ne kadar yeter... Ama baktım Türkiye'nin ekonomik şartlarında bunu hesap etmek de imkansız... Sonunda her şeyden vazgeçtim ve "Ben kitap yazmak istiyorum" deyip, istifamı verdim.

AŞKI DA YAZACAĞIM
* Bu ani ayrılığı yönetim kurulundakiler nasıl karşıladı?
Ben her cuma günü yönetim kurulu başkanına rapor veriyordum. Bir cuma günü hiç aklımda yokken, raporumu verdikten sonra ağzımdan "İzin verirseniz ben yıl sonu ayrılmak istiyorum" lafı çıktı. İnanılmaz rahatladım ve şansıma o da "Eğer ciddiysen yıl sonunu bekleme üç ay sonra git çünkü genel kurul seçimleri var" dedi. Bir; ne hoş. İki; ne büyük hayal kırıklığı! İnsan 21 yıl çalıştığı yerden "Ben gideceğim" deyince karşısındakinden "Nereye gidiyorsun?"u bekliyor. Ama onlar resmen "Madem gidiyorsun, geç gideceğine er git" dediler.

* Bu sizi yaraladı mı?
Şöyle söyleyeyim, o gün anladım ki ben bu büyük çarkın içinde bir dişliden başka bir şey değilim.Yerin her zaman doldurulur, bu düzen böyle gider ve iyi ki bu kararı vermişsin dedim kendime. Vallahi odamdaki yedek kravatlarımı ve ceketimi bile almadan çıktım gittim. Orası da hala devam ediyor. Kimse bulunmaz değil.

* Başta her şeye razı gelir insan, sonrasında hiç "Keşke.." dediniz mi?
Hayır kesinlikle, fikrim hiç değişmedi. Çünkü bıraktığımdan bu yana 20 ay oldu iki tane kitap yazdım. Ayrıca ben aklı başında ve kabiliyetleri olan bir insanım. Eminim gerektiğinde çalışarak başka şeyler de yapabilirim. İlle de tek bir iş yapmakla mükellef değiliz ki hayatta.

* İlk kitabınız 19 ve yeni kitabınız Azrail, her ikisi de polisiye romanlar. Neden polisiye? w
Aslında benim yazdıklarım tam polisiye değil. Hepsi benim hayatımdan, yaşam felsefemden bir şeyler taşıyor. Kafamdan geçen her şeyi, kitaplarıma yansıtıyorum. Şimdilik bu konuda kafamda söyleyeceklerim bitmedi ve felsefi-polisiye şeklinde devam ediyor. Ama bundan sonra kısa hikayelerden tutun da aşk hikayesi, komedi hepsi olacak. Ama tecrübesiz bir yazar olduğum için yazarak gelişiyorum.Yazdıkça da cesaretim artıyor.

* Yazmak ne ifade ediyor sizin için?
Benim yazı yazmam için içimde yeterince ızdırap ve acı var. Şu an kendimle hayat muhasebesi yapmak için de en uygun yaşlardayım. Dolayısıyla düşünüp düşünüp, şişip bir kenarda oturmaktansa bunların hepsini yazıya dökmek en iyisi... Ama ızdırabı, hayatla, kendisiyle problemi olmayan kimse yazı yazamaz. Bana yazı yazdıran da kendi ızdırabım.

* Nedir bu ızdırabın sebebi?
Çok şey... Ama kökü benim başımdan geçenler, benim arkadaşlarım, benim annem babam ve benim Türkiyem... Ben kendimi bildiğim yerde çok mutlu bir insan değilim.

SİNAN ÖLEN KARDEŞİM

* Belli ki büyük bir hasar almışsınız, o hasarın ne olduğunu çok merak ediyorum.
Ben çok küçükken kardeşim öldü, daha bebekti. Dolayısıyla birinci hasar, ızdırap çekmiş bir ailenin elinde kalan tek çocuk olarak yetiştirilmek. Sevgi yoğunluğu işkence yoğunluğu kadar hasar verebiliyor çünkü bir insana. Sonra bu akademik yıllarda devam etti. Mesela 10'uncu olarak girdiğim Robert Kolej'de orta 1'de sınıfta kaldım. Bir yıl kaybettim ama benim arkadaşlarım lise 1'de serbest kıyafetle dolaşırken, ben hala forma giyiyordum. Daha sonra üniversite yıllarındaki duygusal hasarlar ve iş hayatı... Hepsini bir gün mutlaka yazacağım ama ne olduğu açığa çıkacak.

* Bu ülkede yaşamaktan da memnun değilsiniz gibi geldi bana...
İstanbul insanı mutsuz eden bir şehir. Ama kurtuluş başka bir şehir değil, başka bir insan türü zannedersem. Yani "Kayınvalidem olur musun?" demeyen, o programları seyretmeyen, partilerin yumruk yumruğa kavga etmeyen, insanların sığ ve bencil olmadığı başka bir yerde yaşamak isterdim.

* Neden yapmadınız bunu?
Çünkü tek çocuğum. Annem ve babamla birilerinin ilgilenmesi gerek.

* Uyumsuz olduğunuzu söylediniz, bu yalnızlığı da beraberinde getirir. Yalnızlık zor gelmiyor mu?
Elbette ama eğer bir şeyler yapmak istiyorsanız, yalnız kalmak zorundasınız. Hep beraber hiçbir şey yapılmaz çünkü. Eğer bir bireyseniz yalnızsınızdır zaten. Ama ben bu düzenin bir parçası değilim, olmayacağım da.

* Yani biz boşuna mı çabalıyoruz, vaz mı geçelim her şeyden? Hayattaki tek gerçek yalnızlığımız mı?
Bu öyle bir soru ki, cevabı hala bende de yok! "Evet yalnızlık" diyemem çünkü karşıma öyle biri çıkar ki bu fikrim değişebilir.

İlknur Kızıltoprak

DİĞER YAŞAMA DAİR HABERLERİ
 Yazmak fotoğraf çekmektir
 Haftanın Kitapları
 Tilkinin kışla mücadelesi
 Bu kanaryalar şampiyon
 Kısa Kısa
 Popüler kültürün dahisi
 Buz üstünde dans ediyor
 Pırlanta takmanın altı önemli kuralı
 Kendine yaptığı takılarla işe başladı
 Kadınlar kilo almamak için sigarayı bırakmıyor
 Gerçeği bilen tek kişi var
 Çok üzüldüm ama affettim
 Hapla zayıflamak kolay ama sağlıksız
 Hangisi sizin taşınız?
 Tarihi eserler minyatürlerde
 Çizgi kahramanların buluşma noktası
 Bir ressamın gözüyle aile ilişkilerine bakış
 Haftanın Kitapları
 Herkes ressam olacak
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
SUNAY AKIN
Sağlık olsun
Jean Cocteau'nun doğum günü olan 5 Temmuz,...
Sarsıcı bir yaşam öyküsü
Sarsıcı bir yaşam öyküsü
Bir sanatçı sinemada ancak bu kadar iyi anlatılabilir. Bir sanatçının...
En doğru cevaplar kalbinizde gizlidir
En doğru cevaplar kalbinizde gizlidir
'İçimdeki Deniz' yalnızca normal IQ'su değil, artık çok önemsenen...
Sıcak şarap içimizi ısıtıyor
Soğuk kış gecelerinde bir kadeh sıcak şaraptan daha lezzetli ne...
Adını mitolojiden almış
Bursa'nın bağları ve şarapçılığıyla ünlü Tirilye kasabasında butik...
Dizi yıldızlarıyla aynı giyinebilirsiniz
Türk dizilerinde mutlaka kıyafetlerini beğendiğiniz moda ikonunuz vardır.
Takı değil sanat eseri
Mimar Sabrina Fresko, kurslarına katılanlara heykellerin nasıl takıya...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.