|
|
|
|
|
Bir röportajın anatomisi
|
|
Erdoğan'ın Davos'ta brokoli çorbası içerken Welt am Sonntag gazetesi yayın yönetmenine söyledikleri, başörtüsünü nasıl yeniden gündeme oturttu?
Bir röportajın anatomisi
Erdoğan'ın sözleri nasıl oldu da başörtüsünü yeniden gündeme oturtup Almanya'daki en etkin Türkiye yandaşı olan gazeteciyi kızdırdı? Erdoğan, Davos'ta bir öğle vakti brokoli çorbası içerken yanında oturan Welt am Sonntag gazetesi genel yayın yönetmeniyle sohbet etti.
Her şey, Davos'ta bir öğle yemeğiyle başladı. Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılmak için Davos'ta bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan, 28 Ocak'ta "Laik Hilal'in Geleceği" başlığı altında din ve devlet ilişkisinin tartışılacağı oturumun ana konuşmacısıydı. Aslında programa göre, küçük salonda kısıtlı katılımcıyla yapılacak toplantı "off the record" olacaktı. Ama geçmişte Türk ve Avrupa basınına bu konuda sayısız mülakat veren Başbakan, rahattı. Basından gelen talep üzerine, organizatörlere toplantının basına açık olabileceğini söyledi. Böylece canlı yayın yapan CNN Türk dahil olmak üzere beş televizyon, oturum boyunca çekim yapabildi. Oturumun yöneticisi, Alman Welt am Sonntag gazetesinin başarılı genel yayın yönetmeni Christoph Keese'di. Erdoğan'ın yanında oturan Keese, Financial Times'ın Almanya editörü olarak ünlenip, daha sonra muhafazakar eğilimli gazetenin başına geçmiş olmasına karşın Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği destekle Alman Hıristiyan Demokratları arasında tartışma yaratmıştı.
YAZILMASI İZNİ VERDİ Kısa bir açılıştan sonra, yemek için ara verildi. Önce brokoli çorbası içildi. Ardından, Alman gazetecinin hatırladığı kadarıyla, Erdoğan balık, kendisi de et yedi. Ve ne olduysa o 20 dakikalık yemek molasında oldu. Keese sohbete Almanya'da bazı çevrelerin "din ve devlet ayrımı" konusunda AKP'ye güvenmediğini hatırlatarak başladı. Keese'e göre, bu çevreler ağırlıklı olarak başörtüsü konusunu örnek gösteriyordu. Erdoğan, sözlerini İngilizce'ye çeviren bir tercüman aracılığıyla konuya bakışını anlatmaya başladı. Sözleri, Alman gazeteci için ilginç ve ikna ediciydi. Konu biraz sonra kızı ve eşine geldi. Erdoğan'ı durduran Keese, "İzin verirseniz bunları yazmak istiyorum" dedi. Zaten not da alıyordu. Erdoğan, danışmanlarından Cüneyd Zapsu'yla koordine edilmesi şartıyla onay verdi. O yemekte olmayan Zapsu, yalnız Erdoğan'ın Davos'a katılımı değil, genelde Alman hükümeti ile ilişkilerinden de sorumluydu. Keese, Davos'tan ayrıldıktan sonra 1 Şubat günü eve döndüğünde Zapsu'dan gelen bir e-mail buldu. Zapsu, mükemmel Almancası'yla "Röportajı yazıyor musun? Merakla bekliyoruz" diyordu. Editör, yazısını tamamladı ve Zapsu'ya yolladı. Zapsu, iki ufak değişiklik yaptıktan sonra onaylayarak geri gönderdi.
VE KIYAMET KOPTU Tabii röportajın en kritik noktası (ve Türk kamuoyunda kıyamet koparan tarafı), Erdoğan'ın mevcut türban yasağını değiştirmek niyetinde olup olmadığıyla ilgili bölümdü. Keese'in yazdığı versiyona göre, Başbakan Erdoğan "Yüksek okullarda türbanı yasaklayan yasayı değiştirmek istiyor musunuz?" sorusuna "Evet, inceliyoruz. Böyle bir adımı doğru bulurum. Din ve devlet işleri ayrımını zayıflatmak için değil, dini özgürlüğün sağlanması için" yanıtını vermişti. Erdoğan'ın ne demek istediği yoruma açıktı. Metni yayınlanmadan önce okuyan Zapsu'ya göre, Erdoğan "değiştireceğiz" mesajı vermekten ziyade, "değişmesini doğru bulurum" diyordu. İnceliyoruz ifadesi ise "bakarız" anlamında daha genel bir sözdü. Üstelik ne hükümet ne de AKP'nin bu konuda aktif bir çalışma ya da niyeti vardı. Keese'in yazısı, 6 Şubat günü 1,5 milyon tirajlı gazetede yayınlandı. Birinci sayfadan verilen ufak anons, sansasyonel değildi. Genelde olumlu karşılandı. Kuvvetli bir laiklik vurgusu vardı. Erdoğan'ın argümanları, Hıristiyan Demokrat okurlara ters gelmemişti.
NE DEMİŞTİ? Ama aynı metin Erdoğan'ın Endonezya'nın Aceh bölgesinde tsunami felaketzedelerini ziyaret ettiği 7 Şubat günü Türk gazetelerinde yayınlanınca, kıyamet koptu. Basında öne çıkan, "Kızım türbanı şık buluyor, moda olduğu için takıyor" sözüydü. Ama siyaset elitini rahatsız eden, "Başörtü yasağını doğru bulmuyorum. Kaldırmak için çalışmalar yapıyoruz" sözüydü. Oysa Başbakan, defalarca "Ancak toplumsal mutabakat çerçevesinde konuyu ele alırız" sözüyle türban yasağını kaldırmak için anayasa değişikliğine gitmeyeceği konusunda hem kendisi, hem de partisini bağlamıştı. Aslında Erdoğan'ın görüşlerinde yeni bir şey yoktu.
ABD'DEN ACEH'E NOT Ama olay hem Türk basını hem de Ankara'yı karıştırdı. YÖK Başkanı Prof. Dr Erdoğan Teziç, yeni bir yasal düzenlemenin YÖK tarafından kabul edilmeyeceği yolunda sert bir açıklama yaptı. Aynı gece, Malezya'ya geçen Başbakan Erdoğan'ın yanındaki gazeteciler, yeni yasal düzenlemeyi sorunca, hem Alman gazetesindeki yazı, hem de Türkiye'deki tartışmadan habersiz olan Erdoğan "Aslı astarı yok" açıklamasını yaptı. Asıl söylemek istediği, türbanı yasallaştırmak için yeni bir çalışma olmadığıydı. Ama Erdoğan "Böyle bir demeç vermedim, gazeteciyi de hatırlamıyorum" demişti. Bu arada ABD'de bulunan Zapsu da Erdoğan ve ekibine e-mail aracılığıyla ulaşarak röportajın Alman kamuoyunda başarılı bulunduğunu, Türk basınındaki sansasyonel havanın yazıyı doğru yansıtmadığını söyledi.
VE ZAPSU ÇÖZDÜ Erdoğan'ın bir gün önceki "bu gazeteciyi hatırlamıyorum" açıklamalarına içerleyen Keese ise, harıl harıl Zapsu'ya ulaşmaya çalışıyor, Başbakan'ın neden böyle dediğini öğrenmek istiyordu. ABD, Almanya, Malezya arasında kimse birbirini yakalayamadı. Kimseye ulaşamayan Keese "Evet Erdoğan'la konuştum" diyen bir açıklama hazırlayıp basına yolladı. Bu arada Erdoğan ve ekibi de meseleyi çözmüş, Zapsu'dan röportajın detaylarını öğrenmişti. Karşılıklı demeçlerle ortaya çıkan kriz atmosferi, Ankara'daki Avrupalı diplomatları oldukça rahatsız etti. Bir AB diplomatı "Geçmişte Erdoğan'ın sert demeçlerini görmezlikten geliyorduk. Ama bu kez verdiği röportajı vermediğini söylemesi çok düşündürücü" dedi. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünen Alman gazeteci, olayı bu Pazar günü gazetede yayınlayacağını söylüyor. Keese "Gazetecilik hayatımda ilk kez böyle bir şey başıma geldi. Ama Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemeye devam edeceğim. Çünkü Türkiye Erdoğan'dan da büyük bir konu" dedi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|