|
 |
 |
 |
  |
|
'Sezen'e güvenimi tamamen yitirdim'
"Gazeteci-yazar Hıncal Uluç Sezen Aksu hakkında hissettiklerini anlattı: "Dorukta yaşayan yaylaya razı olmaz. Sezen ile beni doruğa çıkaran şey karşılıklı sonsuz güvenimizdi. Güvenmeyince adam bir daha doruğa çıkmaz".
Biri en sevdiğiniz sanatçı, aşkı şarkılarından öğrendiğiniz, yalnız gecelerinizin arkadaşı, diğeri her gün köşesini merakla açıp acaba bugün ne yazmış dediğiniz gazeteci. Bu ikisi küsünce, ne hissediyorsunuz biliyor musunuz? Çocuk gibi oluyorsunuz. Hani anne babasını barıştırmaya çalışan küçüklerden. İşte ben de onlardan biriyim. Sezen Aksu "Sen zalimsin" diye yazı yazıyor, Hıncal Ağabey "Vazo kırıldı yapışmaz" diyor. Olan bize oluyor. Öncelikle inanmıyorum birbirlerini hâlâ sevmediklerine. İnsan sevdiğine kızınca ancak böyle ağır yazılar çıkar ortaya. Sevmediğinin canını acıtmak istemezsin ki... Hıncal Ağabey'in boynunda taşıdığı altın kolye kimin hediyesi peki? Sezen Aksu'nun. Hâlâ boynunda mı peki? Hiç çıkarmamış ki... Cumartesi gecesi Karaborsa'da içkilerimizi yudumlarken bir anda Sezen Aksu'nun bir şarkısı çalmaya başladı. Ne oldu? Bütün masa beraberce eşlik etmeye başladık. Çaktırmadan Hıncal Ağabey'e baktım. Sessizdi. Şarkının nakarat bölümünde dayanamadı, elini kaldırıp, şarkıya eşlik etti. "Değer mi hiç, değer mi, değer mi değer mi söyle, bir rüya ömür boyu sürer mi sürer mi sürer mi böyle?" Göz göze geldik. "Nasıl yani?" der gibi baktım, gülümsedi bir şey demedi.
Hayatınızdaki kadınlardan bahsederken terk edenlerin bile güzel taraflarını hatırlarım demiştiniz. Ya Sezen Aksu? -Beni terk edip gitmiş birinden nefret etmem gerekir. Türkiye'nin koşullarına baktığım zaman terk edeni affetmemem gerekir ama ben üzücü şeyleri hatırlamam, güzellikleri hatırlamayı seçerim.
Peki nefret duygusu? -Nefret ederim. Fevkalade kuvvetlidir bu duygum, zaten Türkiye'de iki, bilemedin üç tane var nefret ettiğim. Ama onlar iş hayatımda. Kendileri bilir kendilerini.
Çok sevdiğiniz birinden nefret edebilir misiniz? -Hayır. Zaten çok sevdiğim birisi nefret edilecek biriyse benim hayatıma asla giremezdi. Acırım, kızarım, öfkelenirim ama nefret etmem. Benim hayatıma giren kız arkadaş erkek arkadaş olsun, belli bir standardın üstündedir.
Birgün yazılarınıza hiç bir eleştiri gelmezse ne yaparsınız? -Ben düalizm felsefesine inanan insanım. Elli kişi seni seviyorsa elli kişi senden nefret ediyordur. İşte öyle olduğu zaman okunursun. Yoksa yarın öbür gün kimsenin umurunda değilsem bırakırım bu işi.
Özellikle kadınlar peşinize düşmüyorlar mı "Beni de yaz" diye? -Tabii ki peşime düşüyorlar ama ben peşime düşeni seçmem. Okurla anlaşmam var. Gizli bir anlaşma. Okurum biliyor ki ben onlara iyiyi sunuyorum. Arada hatalar olmuyor mu? Tabii oluyor.
Restoranları, barları yazıyorsunuz. Beleş geziyorsun diye eleştiriler geliyor mu? -Sabah gibi bir gazetede yazı yazan adam bir bedava yemeğe yazısını satıyorsa zaten gazetecilik bitmiş demektir Türkiye'de. Hiç aldırış etmem böyle eleştirilere.
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|