Anadolu bin yıldır ne yedi ne içti?
Bülent Ecevit Osmanlı tarihi üzerine bir kitap yazmaya hazırlanıyormuş. O dönemdeki "halkın tarihi"ni anlatacak bu eseri merakla bekliyoruz
Bizzat kendisi anlatmış. Bizler de Doğan Hızlan'dan öğreniyoruz. Bülent Ecevit bir Osmanlı tarihi üzerinde çalışıyormuş. "Yalnız", demiş Bülent Bey, "Benim ilgilendiğim daha ziyade Osmanlı Dönemi'nde halkın tarihi. Yoksa biliyorum padişahları ele alan, yazan çok oldu." Bir kere eminiz Ecevit'in bakış açısını çok kişi okumak isteyecektir. Elbette nasıl bir tarih olacağı da çok önemli. Popüler bir üslupla mı kaleme alınacak? Yoksa akademik bir edası mı olacak? Sonra halkın tarihi denildiğinde epey geniş bir sahaya dalmış oluyoruz. Öyle ya, işin sanat yönü var, mimarisi var, kaligrafisi var, halısı var, kumaşı var, seramiği var... Var oğlu var. Hiç kimse, "Efendim, bunlar saray için yapılmıştı dolayısıyla onların beğenisine göre çalışan zenaatkarlardan söz ediyorsun" dememeli. Bu sözünü ettiğimiz kulvarların çoğunda verilen sipariş brief'inden ziyade yazılı olmayan kültürel çerçevelerin belirleyici olduğunu bilmekteyiz. Belki saray ve çevresinin çerçeveyi kendine yakın bir yere çekmeyi vazettiğini söyleyenler de çıkacaktır. Ama usta-çırak-lonca ilişkisi içinde yetişen bu zenaatkar-sanatçıların Osmanlı toplumunun "seçilmişleri" arasından çıkmadığı da hiç kuşkusuzdur. Yine, Bülent Bey mutlaka biliyordur. "Mimarlık ve Sanat Tarihi"mizle ilgili çok araştırma var. Her gün yenilerinden de haberdar olmaktayız. Bu, çok sevindirici. Sonra iktisat tarihçilerimiz de bu konulara kayıtsız kalmadılar. O sahada da çok önemli eserler var. Gelelim halkın gündelik hayatına. Bilemiyoruz, Ecevit acaba bu nispeten bakir alana mı bakacak? Çünkü gerçekten de gündelik hayat ve kültür, Osmanlı Tarihi ve Anadolu'nun geçmişi ile ilgilenenler için büyük bilinmeyenlerle dolu bir sahadır. Henüz çok bakirdir ve bu bilinmeyenlere el atanlar kültür tarihimiz için mukaddes bir iş yapmış olacaklardır. Şimdiye kadar söylediklerimizden sanki hiç kimseler "halkın gündelik hayatına" bakmadı gibi bir sonuç da çıkmamalı. Bir kere yabancılar var. Örneğin Suraiya Faroqhi. Onun çok önemli çalışmalarını hepimiz bilmekteyiz. Sonra benim kendisinin dostu olmakla övündüğüm Burhan Bey var. Burhan Oğuz, Türk Kültür Tarihi'ne benzersiz bir hizmette bulunmuştur. Oğuz'un "Türk Halkı'nın Kültürel Kökenleri" başlığı altında yayınladığı muhtelif kitapların her birisi birer "el kitabı" önemindedir. Bu "el kitaplarındaki gözlemler" altın değerinde bir folklor arşivini oluşturarak bundan böyle bu konularda çalışma yapacak akademisyenlere büyük bir konfor ve provokasyon oluşturmuştur. Hodri meydan. O televizyon senin, bu televizyon benim dolaşanlara: Ne için yazmıyorlar? Bugün 80 yaşını geçmiş Burhan Oğuz'un inanılmaz bir tevazu ve çalışkanlıkla yazmaya devam ettiği kitapların sadece bir tanesi, örneğin "Beslenme Teknikleri" dahi Batı'da müellifini iki-üç fahri doktora sahibi ederdi. Bizdeki üniversitelere duyurmuş olalım. Sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi kültür geçmişine bu denli önemli bir hizmette bulunan insanlara takacağı bir nişan ya da madalya yok mudur? Yine de şurası kesin. Burhan Oğuz benzeri araştırmacıların talep edecekleri en önemli taltif okuyanlarının kadirşinaslığıdır. Her birinin önünde saygı ile eğilmeliyiz. Bize bizi anlattıkları, öğrettikleri için.
|