| |
Nedir bu sessizlik?
"Murat Aslan isimli şahıs, Yenişehir semtinde, yani Diyarbakır Belediyesi civarından alınarak zorla sivil Toros arabaya bindirildi ve JİTEM'e getirildi. Daha sonra Silopi JİTEM İstihbarat Tim Komutanlığı'na götürüldü. Burada işkenceyle sorgulandıktan sonra Dicle Nehri'nin kenarındaki bir dereye götürüldü. Derede öldürülerek üzerine benzin döküldü ve yakıldı. Bu dere Körtük Köyü'nün karşısında bir dere idi." Bunları kim anlatıyor? Abdülkadir Aygan... Abdülkadir Aygan kim? Jandarma İstihbarat Teşkilatı'nın yedi kişilik ilk kadrosunda yer alan eski bir PKK itirafçısı...
Abdülkadir Aygan'ın anlattığı bu tüyler ürpertici cinayet "Acı bir Susurluk öyküsü" başlığıyla Radikal gazetesine manşet oldu. Savcının ve askeri yetkililerin gözetiminde açılan mezardan öldürülen Murat Aslan'ın DNA testiyle doğrulanan kemikleri çıktı. Cinayeti uzaktan gören bir çoban, cinayetten birkaç gün sonra cesedi gömerek etrafını taşlarla çevirmişti. Çoban ve köylüler korkudan kimseye bir şey söylememişti. Ne var ki, 1994'te öldürüldüğünde açık öğretim ikinci sınıf öğrencisi olan 25 yaşındaki Murat Aslan'ın babası aradan geçen on yıl boyunca oğlunu arayıp durdu. JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan, bu cinayeti de içeren itiraflarını geçen yıl Özgür Gündem gazetesinde tefrika edip, ardından da kitap olarak çıkarınca, on yıldır susan çoban ve köylülerin yardımıyla durum aydınlandı. JİTEM'ci Abdülkadir Aygan'ın itirafları yayınlandığında bir iki çok küçük istisna dışında herkes susmuştu. O itiraflarda anlatılan cinayet aydınlanınca, durum ne olacak diye merakla izlemeye başladım. Olay Radikal gazetesinde manşet olduğu gün Hürriyet'in 19. sayfasında "on yıl önce kaçırılan oğlunun kemiklerini buldu", Milliyet'in de 21. sayfasında "JİTEM'e infaz suçlaması" başlıklarıyla haber oldu.
Haberin ertesinde Zaman gazetesinde "JİTEM'ciden tüyler ürpertici itiraflar" başlığıyla, kitap haline gelen anıların bir özetine rastladım. Geçen yıl itiraflar Özgür Gündem'de yayınlanmaya başlayınca medyanın sessizliğini eleştiren Yeni Şafak'taki Medya Kronik'te dün de gelişmelerin tarihçesini vererek medyayı sorgulayan analizi gördüm.
Konu, yakıcı olmasına rağmen henüz hiçbir köşe yazarının yazısına konu olmadı. Yayınlandığında kimsenin söz etmediği bu itiraflar, inanılmaz bir vahşetle öldürülen bir gencin cinayetiyle sınırlı değil. Abdülkadir Aygan itiraflarında 29 kişinin daha JİTEM tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Bunlardan biri doğrulanınca, iddialar çok daha önem kazanır hale geldi. Geçen yılki yazı dizisiyle kitabın ortada durmasına rağmen sessizlik devam edecek mi, yoksa demokratik hukuk devletinin ve onun gazetecilik anlayışının gereği yapılacak mı?
Tabii bir de olayın bir başka boyutu var... 28 Şubat sürecinde JİTEM'in varlığı daha sonra bankacı olan dönemin Jandarma Komutanı tarafından yalanlanmıştı. Aynı kişi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Susurluk Komisyonu'nun davetine de gitmemişti. Kendisinin bu konuları da kapsayan NTV televizyonundaki bir söyleşisini hatırlıyorum. Yeniden yayınlansa doğrusu iyi bir gazetecilik olayı olur.
Evet, on yıl önce, Dicle kenarında işkence edilerek öldürüldükten sonra yakılan genç bir adamın cesedi ortada duruyor... Katilleri yakalanacak mı? Yakalamak için gereğini yapacak mıyız, yoksa süregelen sessizliği korumaya devam edecek miyiz? Eğer bu sessizlik sürerse o zaman da şu soruya sıra gelecek: "Bu sessizlik ne anlama geliyor?"
|