| |
Siyasetin ya da siyasetsizliğin sefaleti..
Cumartesi günü neredeyse şizofrenik bir bölünme yaşadım. Sabahleyin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın düzenlediği "AB Tarım Müzakerelerine Hazırlık ve Müzakere Süreci Üzerine Tartışma" toplantısı vardı. Tarım Bakanı Sami Güçlü'nün gün boyunca yönettiği toplantıya bakanlık dışından 34, bakanlıktan da en üst düzeyde görev yapan 24 kişi çağrılmıştı. Heyet Türkiye'nin en temel sorununa en akılcı yaklaşımın ne olabileceği konusunda fikir egzersizi yapıyordu. Eğer siyaset toplumsal sorunlara çare üretmek ise, siyaset kurumunun da temel sorunları tartışması gerekmez mi?
Gerekmezmiş.. Onu da CHP Kurultayı'nda gördüm.. Parti içi iktidarı ele geçirmek için canavarlıkla çıldırmayı bir arada soluklayan en alt düzey ayak oyunlarıyla en üst düzey kavga vahşeti bir aradaydı. 67 yaşındaki Deniz Baykal'ı ilk kez bakan olduğu 34 yaşından beri bilirim. Önceki gün, kendine ürettiği rakipten tutun da, "ben namusluyum, o değil" düzeyindeki bir polemiğe girmesi ve yönettiği kurumun parti olmaktan çıkmasına kadar her şey üzüntü vericiydi. Ama asıl onun konumunu korumak için tüm entelektüel geçmişini de heba etmesi üzdü beni. Eskinin Mülkiye hocasından, siyaset bilimi doçentinden, İnönü geleneğinden geriye ne kalmıştı? Yaşanan skandal aklı başında tüm CHP'lilere de, eski Deniz Baykal'a da haksızlık değil miydi? CHP Kurultayı'na son zamanlarda futbolda üretilen lümpen vahşet ve ona eşlik eden tribün sloganları hakimdi. Nitelikli ve kapsamlı bir dünya analizinden vazgeçtik ama biraz daha düzeyli olunamaz mıydı?
Yıllardır Türkiye'de siyaset denen şey, devlet rantlarını paylaşmaya yönelik menfaat çeteleri oluşturmak anlamına geldi. Toplumsal sorunlara çözüm üretecek nitelikli beyinsel bir çaba kongrelere pek eşlik etmedi. Anlaşılan devlet rantları azalıp, siyaset çıtasını da AB yükseltince, geriye kalan önceki gün yaşananlar oluyor. CHP eski siyasetin sefaletini ya da siyasetsizliğin sefaletini sergiledi. Siyaset Türkiye'yi değiştirmek bir yana, olduğu gibi koruma savaşı verdi. Değişimin ne olduğunu, gerçek siyasetin ne anlama geldiğini bizler şimdi AB'nin Türkiye'deki sisteme muhalefeti sayesinde öğreniyoruz.
Tarım Bakanlığı'nın düzenlediği "müzakere süreci" tartışması aynı zamanda tüm siyasetin ve özellikle de "modernleşmeden, Batılılaşmadan yana" bir kimlik sahibi olduğunu söyleyen CHP'nin de temel konularından biri sayılmaz mı? Eğer CHP "sosyal demokrat" ise yeryüzündeki "üretim tarzı" dönüşümü bu partinin de tüm varlığını yeniden düzenlemesini gerektirmez mi? Gerekmediğini düşündüğü için CHP bugün işlevini yitirdi. Deniz Baykal'ın hemşireliğinde ölmeye yatmaya yöneldi.
Siyasetin çok daha fazla beyinsellik talep ettiği bu yeni dönemde, muhalefet partisi "en iyi kafa atma" tekniklerini yarıştırıyor.. Kafa bu.. Öyle de kullanırsın böyle de.. Çözüm üretmeye yönelik bir alanda faaliyet gösterip de siyasetin ya da siyasetsizliğin sefaletini yeğleyince, kafa atma beceriniz gelişiyor. Hüzün veren, siyaset bilimci Deniz Baykal'ın CHP'sinin bu hale gelmesiydi.. Neyse ki Tarım Bakanlığı'ndaki nitelikli toplantı da aynı güne rastladı da umutsuzluğumun ıstırabı artmadı. CHP'de yaşanan sadece eskinin çöküşü olarak belirdi.
|