|
|
|
|
|
'İçimizdeki Işık'ta bayram
|
|
Sevgi dediğin kasalardan, mücevher sandıklarından değil gönülden, yürekten çıkar. Paylaştıkça büyür, güçlenir. İşte her daim uğrayışlarım böyle düşünmemden. Çat kapı gidip konuşayım onlarla.
İlle de bayramı seyranı beklemem, yolumu özel olarak düşürür giderim oraya. Devlet babanın her türlü ihtiyaçlarını karşıladığını bilir, tanıklık bile ederim amenna. Ama sevgiyi nasıl biriktirmiş olsun da, nasıl üleştirsin devlet hazinesi di mi? Sevgi dediğin kasalardan, mücevher sandıklarından değil; gönülden, yürekten çıkar. Paylaştıkça köpürür, büyür, güçlenir. İşte her daim oraya uğrayışlarım; böyle düşünmemin ürünü. Çat kapı yapayım, gidip konuşayım, sarışayım, şakalaşayım da karşılıklı keyifler yapalım onlarla...
DUVAR DİBİ PAZAR YERİ Dün yine ama bu defa bayram olduğundan özellikle gittim. Fotoğraf makinemi, kamera ekibimi filan hep götürdüm. Daha kapıdan, o ana kapıdan girmeden 15-20 dakika oyalandık. Çünkü kapının hemen dışına duvar dibine kurban pazarı kurmuşlar sıra sıra. Aslında çok da iyi akıl etmişler. Çünkü hayvancıkları ta başka yerlerde al, araç tut ya da zor bela kendi arabana tıkıştır, getir, indir, yürüt filan zor mesele. Gidiyorsun seçiyorsun hemen bir özel taşıyıcı alete alıp kesimhaneye doğru götürüyorlar kurbanı. Kapı girişinden başlayan koridor boyunca; bir dolu güler yüzlü genç de, kurbanı alan kim, nasıl aldı, ne istedi filan diye notlar tutuyor resmi evraklara işliyor ki; kaçak göçek olmaya.
RESSAM AYŞE Soruyorum o gençlere, "Buraya gelmeden vekaletle kurban kesimi yapıyor mu vatandaşımız?" Hemen yanıtlıyor bir delikanlı, "Savaş Abi, hayırsever vatandaşlarımızca 2005 Yılı Kurban Bayramı'nda kurumumuzun belirlemiş olduğu bir kurban bedeli 275 milyon lira. Bedeli mukabilinde kurban kestirmek isteyen hayırsever kişi ve kuruluşlar müdürlüğümüz saymanlığına bizzat başvurarak veya T.C. Ziraat Bankası Şişli Şubesi Kurban Bağış Hesabı 33376764-5003 hesap numarasınakurban bedelini yatırıyor, biz burada hallediyoruz işlemleri. İçeri doğru yürüyorum. Küçüklüğünden beri tanıdığım Ressam Ayşe var. Artık kocaman oldu ama o gün bugündür hep resim yapar durur. Kafaca biraz "tatlı"dır ama öyle esprili, öyle de güler yüzlüdür ki ona takılan en az 20-25 milyon lira kesilip bir suluboya resmini almadan geçmez Ayşe'nin. Sona yaşlı acezelerin doldurduğu kahvehane bölümüne gidiyorum usulca. Bir çay içimi sohbet çok iyi geliyor hepimize. Bir an telaşlanıyor ortalık. Bir ses yayılıyor uzaktan yakına; "Vali Bey geliyor. Hiiişt vali bey geliyor." Aaa... İyi ki de gelmişiz ha!.. Vali Muammer Güler de geliyormuş ne iyi. 'Kıpırdamayın bekleyin' diyorum bizim ekip arkadaşlarına. Uzaktan bakalım, ses etmeyelim. Doğallığı bozmadan uzaktan gözleyelim dedim. Aynen de öyle yaptık, göstermedik gül yüzümüzü korumalara bile önce. Sonra baktım ki laf olsun torba dolsun, medya selam alışverişinde görsün diye yapmıyor ziyareti. Gerçekten de içi dışına yansımış, dışında da kocaman gülüşler yüzüne takılmış hallerde tarassut ediyor her yanı. Acezelerle konuşuyor, gülüşüyor, minik minik paketlenmiş hediyeler dağıtıyor.
YAŞLAR SÜZÜLDÜ Sonra karşılaşmamız kaçınılmaz oluyor. Sarılıp öpüşüp bayramlaşıyoruz. Elinden tutup diyorum ki; " Gelin sayın valim. Size yanık bir ses dinleteceğim." Ve az önce bana da mini bir konser veren yaşlıca bir kadın acezenin yanına götürüyorum vali beyi. Okusana bana dinlettirdiğin türküyü, oku da vali baba da duysun, hadi. Azıcık naz niyaz faslından sonra başlıyor o yaşlı kadın yanık sesle: "Bayram gelmiş neyime, Anam anam garibem. El güler gömleğime anam anam garibem" türküsünü çığırmaya. Göz ucuyla bakıyorum ki, vali bey de bir yandan eşlik edip bir yandan ince yaş döküyor göz kenarından...
|
|
|
|
|
|
|
|
|