|
|
Kimse Bunu Konuşmuyor
İspanyol yazarı Cervantes'in kaleme aldığı ünlü hayali kahraman Don Kişot sessiz sedasız 400. yaşını kutluyor. Bana ekranda şu ya da bu şekilde rastlayan herkes bilir; yıllarca haber sunduğum masanın üstünde duran tuğla gibi kitap Don Kişot'tur. Bu biraz ekranda yaptığım iş ve söylediklerimle, biraz da hayattaki duruşumla ilgili bir semboldür. Kafama tası geçirip yeldeğirmenleriyle savaşmadım ama modern zamanların delisi(!) olarak didişecek, muhalefet edecek bir şeyler buldum hep... Aslında Don Kişot delilikten ziyade saflığın ve iyiliğin sembolü olarak öne çıkar. Dünyanın İncil'den sonra en çok satan kitabı olmasının nedeni de sanırım içinde barındırdığı bu halisliktir. Kendime model olarak niçin 400 yaşında bir kahramanı seçtiğimi anlatabildim herhalde. Bir de tabii yıllar önce izlediğim Münir Özkul ve Sami Hazinses'li "Don Kişot Sahte Kahraman" filminin etkisini unutmamalı... Kilyos'a taşınan İspanyol ormanlarında(!) Feri Cansel nasıl koşturmuştur adamımızı ardından? Kahramanıma ve yıllar önce izlediğim filmden alınmış görüntülere Yaşamdan Dakikalar'da rastladım... TV8'in bu sezon yaptığı en doğru iş oldu Yaşamdan Dakikalar'ı almak. Dört söz ustasının Don Kişot üstüne yaptığı kusursuz sohbeti, isimsiz bir İspanyol filminden ve demin bahsettiğim Türk Don Kişot'undan alınan görüntüler süsledi. Her şey bir yana programın unutulmayacak sözü yine Hıncal Uluç usta'ya aitti. "Biz de birer Don Kişot'uz. Haşmet, Nebil, Sunay ve Hıncal olarak böylesine kirlenmiş bir televizyon dünyasında yılmayıp doğruları dillendirdiğimiz için, biz de televizyonun Don Kişotlarıyız". Evet Hıncal Ağabey aynen öyle; yeldeğirmenleriyle savaşırken yalnız olmadığınızı bilin yeter!
|