| |
|
|
Rekabetin egemen olduğu bir basın ortamında..
Önceki akşam, Sabah yazarları ve yazı işleri mensupları Bebek Oteli'nin altındaki Ambassador'da yemek yedik ve geçen 2004 yılını değerlendirdik. Bizler aldığımız sonuçtan ve ulaştığımız noktadan memnunduk. Ama 2005'te daha yoğun bir çalışma dönemi yaşayacağımızı da görebiliyorduk. Gazetenin daha geniş kitlelere ulaşması için, fiyat 25 kuruşa indirilmişti. Bu amaca paralel olarak eskisinden daha hareketli bir gazete yapmak boynumuzun borcu oluyordu. Turgay Ciner de, gazetenin ulaştığı noktayı rakamlarla anlattı bize. Sabah'ın bunalımlı yıllardan bugüne uzanan son dönemini özetledi. Yarını daha parlak bir medya kuruluşu olmak üzere atılan adımlar hakkında bilgi verdi. Bu arada basındaki rekabet ortamının sağlığı üzerinde de konuşuldu. Bilindiği gibi 2000'in Ekim'indeki "Etibank Felaketi"nin bütün ağırlığını yüklenen Sabah, bir dönem Doğan Grubu'nun yönetiminde kalmıştı. Turgay Ciner o döneme ilişkin belgeleri de bizlere gösterdi. Teknik ayrıntılara girmeyelim. Bunları dün arkadaşımız Yavuz Semerci yazdı. Ancak o dönemin bugüne aktarılan çarpıcı sonuçlarından biri, Sabah'ın Almanya'da yayın hakkının Doğan Grubu'na geçmesi olmuş. Sabah'ın Almanya'daki baskı makineleri Adana'ya taşınmış ve şimdi bunlarda Doğan Grubu gazeteleri basılıyormuş. Olacak şey değil yani. Sabah'ın Almanya'da yayın hakkı, nasıl olur da rakip medya sermayesinin elinde olabilir? Bu dönemin sonunda, Sabah kadrosunun bölündüğünü ve Doğan desteği ile Vatan'ın yayın hayatına girdiğini biliyoruz. Neticede Türk basınındaki serbest rekabet ortamını ve dolayısıyla basın özgürlüğünü askıya alan o krizli günler, Sabah için sona erdi. Doğan Grubu'nun Sabah'ı almak için TMSF'ye teklifler sunduğu şeklindeki haberleri de artık, geride bırakılan kartelleşme günlerinden bugüne yansıyan özlemler şeklinde niteleyebiliriz. Bence o dönemlerden alınması gerekli ders ortada. Basın hem kendi içinde rekabet edebilecek ortama sahip bulunmalı. Hem de medya sermayesi bankacılık yapmamalı. Bankalı medyanın gerçek patronu, bu ekonomik kırılganlık içinde, ne sermaye sahibidir, ne de okurlardır. Bankalı medyanın gerçek patronları siyasi iktidardır, TMSF'dir, BDDK'dır. Bir idari kararla, bir anda bankaya el koyulabilir ve beraberinde medya da kamunun malı olabilir. Oluyor da. Neticede Sabah artık bu çemberin dışında ve Sabah'taki gazeteciler için yazılabilecek konuların yazılamayacak konulardan daha az olduğu dönemler, geride kaldı. O akşam işte bunları da konuştuk.
|