| |
'İkinci Cumhuriyet Bayramı'
Yeni Aktüel Dergisi'nin son sayısının kapağının tam göbeğinde "17 Aralık 2. Cumhuriyet Bayramı" ibaresi var. Altında da şu cümle: "Taraftarlarına göre İkinci Cumhuriyet dönemi başladı. AB'den müzakere tarihi alınması da yeni cumhuriyetin miladı." Dergi, bu konuya beş sayfa ayırmış.
17 Aralık, İkinci Cumhuriyet tartışmasında yeni bir milat mı? Prof. Dr. Doğu Ergil "Türkiye'de İkinci Cumhuriyet döneminin başladığını" söylüyor. Dergi, on yılı aşkın bir zaman tahrif edilmeye uğraşılan "İkinci Cumhuriyet" kavramını da yeniden hatırlatıyor: "1923 Cumhuriyeti'nin demokratik ve çoğulcu bir niteliği bulunmadığı, egemenliğin halka değil bürokrasiye ve orduya ait olduğu, devletçi ekonomik anlayışın bir soygun sistemine dönüştüğü tespitlerinden hareketle ortaya atılan, cumhuriyetin demokratikleşmesi ve siyasal sistemin yeniden yapılanması amacı İkinci Cumhuriyet'in kurulması olarak nitelendi."
Nasıl bir Cumhuriyet, demokratik ya da başka bir anlatımla söylersek İkinci Cumhuriyet sayılabilir. Onu da gene Aktüel dergisinin, Alper Sedat Aslandaş ve Baskın Bıçakcı'nın kaleme aldığı, İletişim Yayınları'ndan çıkan "Popüler Siyasi Deyimler Sözlüğü"nden yaptığı alıntıdan izlemeye devam edelim: ".. rejimin bürokratik yapısının değiştirilmesi, devletin ekonomik ağırlığının azaltılması, şeffaflaşması, vergi verenlerin vergilerinin nereye harcandığını denetleyebilecek hale gelmesi, rejimin üzerindeki ordu vesayetinden arındırılması ve tüm toplumsal tabakaların katılımıyla devlet çatısının üretken ve demokrat olarak yeniden çatılma önerisi."
Bu tanımdan hareket edildiği vakit, AB sürecinin İkinci Cumhuriyet önerisinin tespitlerini tamamen doğrulamakla kalmayıp, önemli bir kısmını da yeniden düzenlemeye başladığı görülüyor. 17 Aralık'ta alınan müzakere tarihi, geriye dönüşü olmayan bir süreci simgelemesi açısından çok önemli. Cumhuriyetin, halkın ve bireyin refah ve özgürlüğünü esas alan, insan odaklı bir hale gelmesinin AB ile yapılacak müzakerelerle başlayacağı apaçık ortada. Çok farklı ve yeni bir süreç olma açısından, uzun ve yorucu hatta belki de bıktırıcı da olabilecek olan müzakereler tamamlandığında bir "bayram" olabilir.
Geçenlerde çok etkin konumdaki bir dostum, İkinci Cumhuriyet fikrinin hangi aşamada bulunduğunu sordu. Kopenhag Kriterleri, hepimizin yıllardır söyleyip talep ettiği "cumhuriyetin demokratikleşmesi" arzusunu hayata geçirdi. Bugün Türkiye, Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirerek, İkinci Cumhuriyet'in temel çizgilerini hukuksal planda gerçekleştirmiş oluyor. Ancak tabii ki bir toplumun dönüşümü bundan ibaret değil, alınacak çok uzun bir mesafe, yapılacak çok iş var. İkinci Cumhuriyet'in tamama ermesi, Türkiye'nin bir tarım ülkesi olmaktan kurtulup sanayi sonrası topluma dönüşmesiyle gerçekleşebilir. Bu da müzakere sürecini kapsayacak gibi görünüyor.
Tarımsal yapı dönüştükçe, demokratikleşmeyi, zenginleşmeyi toplum sürekli üretir hale gelecek.Bugüne kadar bir bacağıyla küçük köylülüğe, diğer bacağıyla askersivil bürokrat mutabakatına yaslanan yapı nihai olarak değişecek. Türkiye AB standartlarını kendi başına üretmekle kalmayıp, bunu sürekli kılacak.
Bugün geldiğimiz nokta, bir zaman önce rüyamızda görsek inanamayacağımız bir noktadır. Sadece "İkinci Cumhuriyet" önerisine bundan önce yapılan saldırılara www.ikincicumhuriyet.org sitesinden bakılarak bile alınan yol görülebilir. Ne ki, zorluklar bitmedi. Alınan mesafeyi hazmetmekte çıkabilecek sorunlar, sadece siyaset konuşmaya alışmış bir toplumun teknik konulara geçmekte zorlanması, müzakere sürecinde ortaya çıkacak değişme zorunluluğunun yaratacağı direnç hep akılda bulundurulmalı. Ancak, bunları öngörebiliyoruz. Esas zor olanı, otoriter ve totaliter bir yapılanmanın üstesinden gelebilecek etkili bir sürecin oluşmasıydı. AB ve AB'nin taleplerini yerine getirmek o sürecin hızlandırılmasına yardımcı oldu. Bundan sonra da olacak.. O açıdan 17 Aralık'ta alınan müzakere tarihi ileride "bayram" olmasa da bayram düzeyinde önemli sayılacak.
|