Vizyon mu, angarya mı?
Ankara'da dün görünürde birbirini inkâr eden iki etkinlik yaşandı. Biri bayağı derin şamatalara sahne olması gereken ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı Abizaid'in ziyareti.. Öteki de Afganistan'a gidecek Mehmetçik için düzenlenen uğurlama töreni.. Birbirine zıt; çünkü Abizaid hazretlerinin masaya koyabildiği ABD taleplerine bakarsanız, Türkiye'yi kukla yönetimleri olan bir sömürge sanırsınız. Adam 'İran'a vuracağız, İncirlik'i şimdiden ona göre hazırlayalım' demeye gelmiş gibi.. (Ankara'nın tüm gayretlerine rağmen bu küstahça talepler bilinçli bir şekilde ABD elçiliği tarafından sızdırıldı.) Buna karşılık Afganistan'da 1700'e yakın askerle dönem komutanlığını üstlenmek üzere yola çıktığımıza bakarsak bölgeyi ve hatta yerküreyi yöneten iradeyle etkin ve saygın bir işbirliği içinde, bir tür dünya devletiyiz! Tabii bu sadece görüntü! Gerçekte iki konu birbirinin benzeri. Abizaid'in masaya getirdiği talepler karşısında ne isek Afganistan'a asker gönderirken de oyuz. Halbuki daha 1928'lerde Afganistan'a asker gönderiyor ama şimdiki gibi 'NATO görevi' adı altında ABD angaryasını üstlenmiyorduk. O zamanlar Atatürk'ün dış siyaseti sayesinde, -yine Atatürk tarafından yıkılmış olmasına rağmen- kendimizi pek doğal biçimde Osmanlı'nın devamı hissediyor, dışarıdan da öyle algılanıyor; bu mazinin son halkasındaki 'hasta adam' yaftasına rağmen bir 'dünya devleti' mirasını devralmanın bilinci ile davranabiliyorduk. Gazi bu mirasın birikimi ve bilinciyle Afgan ordusunu oluşturmaya ve eğitmeye giden Türk subaylarına şöyle diyordu: - Oradaki göreviniz sadece Türk milletini ve Türk ordusunu layıkıyla temsil etmek değildir. Bir göreviniz daha var. Suni bir devlet olan Afganistan'da bugün huzur var ama yarın çoğunluğu teşkil eden Peştunlar diğer unsurları ezmeye kalkabilir. İşte sizin göreviniz, öyle bir gün gelirse Afganistan'daki Türk topluluklarına liderlik edecek insanları da yetiştirmektir. Daha o zor günde bile bu vizyonla hareket eden Atatürk konusunda en iddialı zevattan biri şimdi Afganistan'a giden subaylara böyle bir nutuk atabilir mi? Bırakalım nutuk atmayı, bu aşamada askerin kulağına bu bilinçle iki söz üflemeyi bile ideolojik suç sayacak hale geldik. Belki bu yeni Afganistan görevlileri içinde Mustafa Kemal kumaşından lafla değil de beyniyle ve yüreğiyle nasiplenmiş olanlar vardır. Ancak böylelerinin 'ahlaki, askeri ve stratejik zorunluluk doğduğunda durumdan vazife çıkarma' kararlılığı sergilemeleri yalnızca gerçek bir devlet hiyerarşisinin derinliğinden beslenecek meşruiyet ile mümkündür. Tepedeki devlet adamlarının siyasi vizyonunda yer almayan kaygı ve beklentiler, aşağıdaki sayısız asker veya sivil kurmayın sadece içini kemirir ama bu ülke adına hiçbir işe yaramaz. Mesela oradaki bir yetkin görevli Kuzey Afganistan'ın farklı bir olgu teşkil ettiğini bilir. Bu bölgenin en etkin lideri Dostum'un Türkiye sevdasını da bilir. Onunla Afganistan'ın geleceği üzerine, ayrıca Türk asıllı Afgan unsurların yoğun olduğu Mezarı Şerif merkezli kuzey bölgesi üzerine derince işbirliği alanları olduğunu da bilir. Ama eli kolu bağlıdır. Zira üst iradenin, Türkiye merkezli bakışı yoktur. Teknik kadrolar daha çok ABD gözlüğünden bakmakta, dolayısıyla Dostum'u 'Taliban'a karşı kullanılırken yararlı, yeniden ihtiyaç duyulabilir bir güç' olarak görmektedir. Şimdiki siyasi irade ise kelimenin her anlamıyla 'arabesk' bir İslamcılık diyebileceğimiz uyuşturucu şişenin dibinden ve tortular arasından bakmaktadır. Bu ikinciler için Peştun, Tacik ya da Arap asıllı olmak Afganistan'da 'cihat kahramanı' sayılmak için şarttı. Kadim büyük Türkistan'ın parçası olan Afgan yurdunda Türklüğünün bilincinde Özbek isen o zaman her türlü iftiraya müstahaksın. Elbette Dostum'un zaaf ve yanlışları var ama fazlasıyla iftiraya uğradığı da kesindir. Genç Araştırmacı Yavuz Selim'in Afganistan ve Dostum kitabında da vurguladığı gibi, bizim İslamcılarımız Afganistan'da İran'ın veya Pakistan'ın emellerine hizmet eden unsurları ve Türki olmayan her unsurun milliyetçiliğini kutsamışlardır. Zaten bu ülkede her türlü milliyetçilik, üstelik de ırkçılık düzeyinde makbul ve hatta AB ölçütü sayılmaya layık görülür, amma Türklerin kültür milliyetçiliği gütmeleri bile Turancılık olarak lanetlenir.
Başa dönelim. Kapdayan'stratejik müttefikseniz el verin ezeyim' diyenlerin angaryasiçin Afganistan'a gidiyoruz.
|