|
|
Sokaklarda öpüşüp duruyoruz
Eskisi gibi işte. Gezip tozuyoruz. Sokaklarda öpüşüyor, eğleniyoruz. Ne mi paylaşıyoruz? Bilmiyorum. Sahi ne paylaşıyoruz biz?
Geçenlerde çok yakın bir arkadaşım boşandı. Nasıl ruhsuz, nasıl sıradan bir cümle değil mi? Başka nasıl söylenir bilmiyorum. "El ele gittik mahkeme salonuna" derken sesi titriyordu. Hakim, "Sizin derdiniz nedir?" diye sormuş. Bizimkiler birbirlerine bakıp, omuz silkmişler. Sahi neydi dertleri? "El ele Simit Sarayı'na gidip oturduk, komik değil mi?" diye devam etti telefondaki ses. Bir şeyler söylemek istedim, avutmak için. "Zaten çoktan bitmişti, sen de biliyorsun, niye kendini bu kadar bırakıyorsun? Sen istemedin mi?"... anlamına gelen birçok cümle sıraladım. O değilmiş asıl üzen, ayrılık değil. "Öyle hazırlanıyor öyle hayallerle evleniyorsun ki... Düğün geceni hatırlasana. Benimkini hatırla. Süsler, pastalar, yemek düzeni, heyecan, gelinliğin seçimi... Öyle büyük bir özen ki... Ya şimdi... Soğuk bir mahkeme salonunda el ele duruyorsun. Hakim seni bir anda boşuyor. Mutluluğuna tanık olan yüzlerce kişi nerede? Evli girdiğin gri binadan bekar çıkıyorsun. Özgürlük mü? Hangi özgürlük? Yarım saat içinde ne değişiyor ki hayatında? İçeri girerken elini sıkıca tuttuğun o adamı çıkışta sevmiyor musun sanıyorsun? Yanılıyorsun. İnan yanılıyorsun."
*** Ben yar kendimi bildim bileli Bir sana aşık sana deli Seninle açtığım bu gözleri Seninle kaparım ancak Rafet El Roman'ın bu şarkısı içime dokunuyor bu aralar. Geri kalan sözlerini de bilmiyorum. Ağzıma takıldı işte, söyleyip duruyorum. Sezen Aksu ile Ferhan Şensoy'un "Büyük Yalnızlık" diye bir filmi vardı, hatırlar mısınız? Hayatımda beni o kadar derinden etkileyen sahne azdır. Camın önünde, ikisi de ayakta dışarı bakıyorlar. Hemen arkalarında şamdanlı bir masa, az önce yemek yenilmiş. Denemişler sevişmeyi, yarım kalmış. Birbirlerine girmiş, kavga etmişler, tamamlanmamış... "Yalnızım" diyor adam, kadın dönüp bakıyor, "Ben de yalnızım. Üstelik senden çok daha yalnızım çünkü senin yalnızlığını da yaşıyorum." Bir arkadaşım daha boşandı geçenlerde. Etrafımda boşanan boşanana... Kocası mı aldattı? Birine mi aşık oldu? Biri çılgın hayat, öteki çocuk mu düşlüyordu? Hiçbiri değil işte. Olmadı uyuşamadılar. Beraberken mutsuzlarmış. Bu, işte bu! Sebep bu. Ayrıyken mutlular mı peki? Şimdilik değil. Evliyken yakalayamadıkları heyecanı telefonlarda sürdürüyorlar. Aradı aramadı, niye nasılım diye sormadı... Bu akşam buluşalım mı, acaba ne giysem, gecenin sonu nerede biter bilinmez güzel iç çamaşırı giymek lazım... Kandırıp duruyorlar birbirlerini. Çift kişilik bir yalnızlık yaşıyorlar. İki yeni sevgili gibi flört ediyorlar. "Peki ne konuşuyorsunuz?" dedim. Sorum üzdü onu. "Konuşmuyoruz" dedi. "Gezip tozuyoruz sadece, sokaklarda öpüşüyoruz... Başbaşa restorana bile gitmiyoruz. Hep yanımızda birileri. Sanki birbirimizin hayatından çıkmamaya çalışıyoruz, bir şeyler paylaşıyoruz.. Ama ne paylaşıyoruz dersen inan ki bilmiyorum bu sorunun cevabını." Özdemir Asaf'ın şiiri geldi aklıma birden. "Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz" diye mırıldandım. "Ne dedin?" diye sordu telefonun diğer ucundan, uzaklardan... Hiç. Yok bir şey...
|