Dvorak'ın anısına özel konserler
Akbank Caz Festivali, peşpeşe gelen konser ve etkinliklerle sona erdi. 50 yılın en önemli caz piyanistlerinden McCoy Tyner'ın 14 Ekim akşamı, CRR'de verdiği konser, başlıbaşına bir festivale değerdi. 1960'lı yıllarda cazın efsane isimlerinden John Coltrane'nin dörtlüsünde yer alan konserlerde ve plak kayıtlarında eşlikçi özelliğini sergileyen, Coltrane'den sonra kurduğu gruplarla başarılı konserler veren, uzun süre Latin müziğinden yaptığı uyarlamalarla farklı bir tarz yaratan McCoy Tyner, ilerlemiş yaşına rağmen çıkardığı CD'ler ve verdiği konserlerle müzikseverleri bir mıknatıs gibi çekmeye devam ediyor. 16 Ekim'deki Mingus Big Band konseri de unutulmayacak özelliklere sahipti. On dört kişilik Big Band'de birçok ünlü müzisyen de görev almıştı. Trompetçi Eddie "Doc" Henderson, saksofoncu John Stubblefield ve Abraham Burton, piyanist David Kikoski bunlardan bazıları. Gonzalo Rubalcaba, daha önceki konserlerinden farklı bir repertuar seçmişti. Klasik baladların hiçbirini çalmadı. Piyanonun harika çocuğu harika bir konser verdi, çok da heyecan yaratmadı. Babylon cazın çekim merkezlerinden biri, her gece farklı bir konser programı sundu. Ne yazık ki, hiçbirine katılamadım, çok istememe rağmen, galiba yaşlanmaya başladım... İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ünlü Çek besteci Antonin Dvorak'ın "op-58 Stabat mater"ini 15 Ekim Cuma akşamı AKM'de seslendirdi. Bu çok önemli eser, çarmıha gerilen Hz. İsa karşısında en derin acıları yaşayan Hz. Meryem'in yakarışlarını betimler. 1200 yıllarında bestelenmeye başlayan eserin metnini Jacopone de Todi düzenlemiş ve bu dokunaklı ve acı dolu metin, beş yüze yakın besteci tarafından notaya dökülmüştür.
RUHSAL ÇÖKÜNTÜLER Antonin Dvorak'ın Stabat Mater'i bunların arasında en uzun olanıdır. Stabat Mater'i gençliğinden beri bestelemeyi düşünen Dvorak, bunu bunalımlı ve ruhsal çöküntüler yaşadığı bir dönemde yapabilmiştir. Eylül 1875'te bir yaşını bile doldurmayan kızı Josefa'nın ölümü üzerine, eser üzerine yoğunlaşmış ve taslakları üzerindeki çalışmalarını bir yıl içinde tamamlamış. Yapıtın orkestrasyonu için bir yıl daha çalışmalarını sürdürürken, inanılmaz bir şekilde 11 aylık kızı Rusena ve bir ay sonra da 4 yaşındaki oğlu Ottakar'ı kaybetmiştir. Eser, ancak 3 yıl sonra seslendirilebilmiş. Prag'da 1880'deki ilk seslendirmeden 4 yıl sonra da Londra'da 800 kişilik bir koro eşliğinde 12 bin seyirci önünde tekrar seslendirilmiş ve büyük övgüler almıştır. Bugün Requiem'iyle beraber bestecinin başyapıtlarından biri. Dvorak'ın melodi zenginliği yaratmada çok özel yeri var. Bu ünlü Çek bestecinin neredeyse tüm eserleri muhteşem ezgilerle dolu. Eseri Çek şef Peter Vronsky yönetti. Gökşen Koray'ın çalıştırdığı İstanbul-Avrupa Korosu'nun başarılı performansı da övgüye değerdi. Antonin Dvorak, ölümünün 100'üncü yıldönümünde bu akşam saat 20.00'de Ankara'da Bilkent Konser Salonu'nda da anılacak. Çek Çumhuriyeti Büyükelçiliği'nin işbirliğiyle düzenlenecek konserin şefi Lior Shambadal. Kemancı Vaclac Hudecek, solist olarak katılacak ve bestecinin La Minör Keman Konçertosu'nu seslendirecek. Konserin öteki eserleri, Dvorak'ın Karnaval Uvertürü ve Smetana'nın "ma vlast" senfonik şiiri. Ankaralı müzikseverler, 29 Ekim Cuma akşamı da Beethoven'in son bölümü korolu ünlü Dokuzuncu Senfonisi'ni seslendirecek. Geçtiğimiz hafta çarşamba ve perşembe akşamı Borusan Flarmoni Orkestrası, seri konserlerine başladı. İlk konserlerde Schumann'ın op. 129 Viyolonsel Konçertosu'nda Wolfgang Boettcher'i izledik. Gürer Aykal yönetimindeki orkestra Muammer Sun'un cumhuriyetin 80'inci yıldönümü dolayısıyla sipariş ettiği eseri Türkiye'de ilk kez seslendirdi. Doyurucu bir konser daha izledik.
|