|
|
|
|
|
|
8 yıl sonra ilk 'ortak' röportaj
Yavuz Turgul ve Şener Şen, Eşkıya'dan sonra ilk kez 'Gönül Yarası'nda buluştu. İkili 'Beğenilmek hayatımızı zorlaştırıyor' dedi.
Beğenilmek hayatı zorlaştırıyor
Yavuz Turgul'un yönettiği Şener Şen'in başrolünü üstlendiği 'Gönül Yarası' bugün 179 salonda birden gösterime giriyor İki arkadaş sekiz yıllık sessizliğe neden olarak, "Kendimize doğru dürüst işler yapmak için zaman tanımaya çalıştık" diyor.
Bütün hayatını Anadolu'nun ücra köşelerinde geçirmiş, bunun uğruna karısından ve çocuklarından bile vazgeçmiş idealist bir öğretmen... Kızıyla beraber eski kocasından kaçarak İstanbul'a gelen bir pavyon şarkıcısı... Onların kesişen yolları ve 'Hayatımızın akışı kimin elinde? Bu akışa yön veren bir irade var mı, yoksa biz mi hayatımıza yön veriyoruz' sorusunun cevapları... Türk sinemasında yeni bir dönem başlatan 'Eşkıya' filminden tam sekiz sene sonra Yavuz Turgul ve Şener Şen işte bu filmde; 'Gönül Yarası'nda buluştu yeniden. 'Züğürt Ağa,' 'Muhsin Bey' ve 'Eşkıya' gibi Türk sinemasının en iyi, en sarsıcı filmlerine imza atan ikili, ilk kez bir araya gelerek filmi ve son derece mütevazı beklentilerini anlattı. Röportaj vermeyi sevmeyen, fotoğrafı çekilmesin diye kaçıp gittiği odalardan ısrar kıyamet çağırdığım Yavuz Turgul, bu kez konuştu. Hem de Şener Şen'den daha çok! HER FİLM AYRI İMTİHAN Herkes şu konuda hemfikir: Şener Şen sekiz yıldır bir filmde oynamıyorsa kötü filmlerde oynamadığı içindir. Bu filmde oynamışsa iyi filmdir... Ve Yavuz Turgul film çekiyorsa mutlaka iyidir. Bu durum insanda nasıl bir ruh hali yaratıyor? YAVUZ TURGUL: Bu bizim için düşünülen şeyler güzel de... Pek fazla bunu amaçlayarak bir şey yapmıyoruz. Böyle düşünen varsa teşekkür ederiz (ikisi de birbirine bakarak gülüyor). Bence böyle düşünmeleri bize karşı olan sevgilerinden kaynaklanıyor. Çünkü her film ayrı bir maceradır. Bir önceki filmin güzel olması bir sonrakinin iyi olacağını göstermez. Hepsi ayrı bir imtihan. Bir imtihana çıkıyoruz biz!
Bu duygu sizi rahatlatıyor mu, yoksa telaş mı yaratıyor filmi yaparken? YT: Zaten sekiz yıldır bir şey yapmamamızın arkasında yatan şey de, doğru dürüst bir şey yapacak zaman tanımaya çalışmaktı kendimize. Şener de öyle çok fazla film yapmaktan hoşlanmıyor ama iyi projelerde olmak istiyor. Diğer röportajlarından anladığım kadarıyla öyle bir projeyle de karşılaşmadı. Bu şey zaten giderek bizim için hayatı zorlaştırıyor. Bu kadar sevgi, güven ya da beğeni, tam tersine bizim hayatımızı zorlaştırıyor, kolaylaştırmıyor. ŞENER ŞEN: Biz bilinçli bir seçimle bunu yapmıyoruz. Ama n'apalım ki ortalıkta başka bir şey yok (gülüyorlar yine).
MUHSİN BEY'E BENZESİN! YT: Şener açısından yani... ŞŞ: Proje yok cidden! Bunu açık yüreklilikle söylüyorum. Bakınıyorum ama olmuyor. Bundan şu sonuç da çıkabilir: Biz farkında olmadan aynı görüş açısıyla, aynı estetikle, aynı sinema anlayışında birleşen iki arkadaşız. Ben Yavuz'un sinemayla ilgili söylediği her şeyden heyecanlanıyorum. Yavuz'un bilmiyorum, belki bensiz de bir takım projeleri var. Ama rastlantı bu ya, birkaç iş bana denk geldi. Ama kötü de olmadı, gayet hoş oluyor. Bu artı bir sorumluluk tabii. Bizi de kıpırdamaz hale getiriyor. Böyle bir yükümlülüğü de var.
Hayal kırıklığına uğratmaktan korkar mısınız hiç?
YT: Tabii ki.. Mesela Muhsin Bey'den sonra biz iki film yaptık, ikisinde de başka başka filmler çıktı ama insanlar 'Muhsin Bey'i bekliyordu. Ve 'Muhsin Beygibi değil' dediler! 'Muhsin Bey' beklentisini ancak 'Eşkıya' kırdı. Ama bunu da tehlikeli buluyorum, çünkü özgürlüğünüzü elinizden alıyorlar. Bizim her türlü şeyi yapabilmemiz, her türlü yola girmemiz lazım. Çıkmaz sokaklara bile girebilmemiz lazım ama giremiyoruz. Yani o hayal kırıklığı filan dediğiniz şey çok berbat! Ne yapalım hayali kırılıyorsa, kırılsın yani! Bu anlamda bu kadar bağımlılık iyi değil. Yani biz çok farklı, çok deneysel, çok farklı alanlarda irkiltici filmler de yapabilmeliyiz.
Yani seyirci tepkisinden çekinip yapamadığınız işler oldu mu? YT: Birincisi seyirci tepkisinden korkmam! Çok isteyerek, severek yaptığımız bir şeyin bize bu kadar mal olması iyi değil; bunu anlatmaya çalışıyorum. Evet biz bunların hepsini yaptık belli bir ilişkiye girdik seyirciyle. 'E hadi bakalım seyirci, bize müsaade' diyebilmemiz lazım. 'Seyirci, senin çok fazla hoşlanmayacağın bir proje var, ne yazık ki biz bundan hoşlanıyoruz' dememiz lazım. Bunları demek için ille de aykırı filmler yapmak da şart değil. Ama bu bağlılık; seyirci-yapan-izleyen arasındaki bu samimiyet yapanı fazla bağlar hale gelmemeli.
HER LEZZETTEN OLSUN! Artık aykırı ve genç yönetmenlerin, süper tempolu filmlerin, korku filmi, uzay filmi gibi yeni türlerin çok talep gördüğü bir dönemde Türk sineması. Siz de bunun karşısına eski Türk filmlerinde olduğu gibi bir pavyon kadını, ona aşık bir adam gibi 'klâsik' belki de 'klişe' bir konuyu koyuyorsunuz. 'Hikâye benzeyebilir ama nasıl anlatıldığıdır önemli olan' diye mi düşünüyorsunuz? YT: Bununla ilgili bir şey düşünmedik ki! Bir hikâye çıktı ortaya biz de onun filmini yaptık. Yani eski Türk filmi, yeni Türk filmi, yeni trendler, komediler, falan filan... Şöyle bir şeyin olması daha iyi değil mi? Çok çeşitlilik var ortada. Korku filmi de yapıyorlar, uzay filmi de... Tamamen kırsal kesimde geçen filmler de... Bir tane de böyle film çıkıyor. Hep benzer filmler mi çıksın? 'Hadi o çok tuttu, ondan bir tane daha yapalım' yerine her tür film var. Herkes istediği lezzeti gitsin istediği filmde bulsun! ÇOK AZ KÜRTÇE BİLİRİM Gönül Yarası'nda 'Bazı şeyler bizim elimizde midir, kader mi hayatımızı yönlendiriyor' sorusunu da soruyorsunuz. Filmin sonunda bulduğumuz cevap sizin inandığınız şey mi? YT: Filmden ne anlıyorsanız o! ŞŞ: Bana sormayın. Bizler icracıyız, müzik aletini iyi çalabiliriz ancak! Beste yoksa ortada çalamayız. Ama bence iç içedir bazı şeyler; insanın yapabildiği şeyler de vardır, yapamadığı şeyler de...
Filmde Kürtçe konuşuyorsunuz. Biliyor musunuz Kürtçe? ŞŞ: Çok az. Ben gerçekten Nazım (filmde oynadığı karakter) gibi biraz Doğu'da öğretmenlik yaptım ama onun kadar sonunu getiremedim. 2.5-3 yıl kadar sürdü. Açıkçası bilmiyorum Kürtçe'yi ama kulak yatkınlığı var.
Filmde Kürt sanatçı Aynur'a da bir Kürtçe şarkı söyletiyorsunuz. Kürt müziğine sempatiniz mi var? Benim isteğimle alakalı değil, hikâye öyle bir şey istiyordu. Biz de koyduk. Bir Ermeni şarkısı da var filmde.
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|