Enflasyon hedeflemesi
Merkez Bankası, 2006 yılından itibaren enflasyon hedefine dayanan para politikası uygulayacağını açıkladı. Daha önceleri "örtük" bir biçimde uygulanan sistem yerini "tam" hedeflemeye bırakacak. Kısa vadeli faiz oranları yardımıyla bekleyişleri yönlendirerek enflasyon hedefine ulaşılacak. Enflasyon hedeflemesi 1990'lı yıllarda ortaya çıkan bir para politikası yöntemi. Milton Friedman'ın etkisi ile 1950-1970 yıllarına damgasını vuran monetarist para politikası uygulamaları, 1980-1990 yılları arasında yerini fiyat istikrarına önem veren ortodoks politikalara bıraktı. Ancak, parasal büyüklükleri kontrol ederek enflasyonu yönlendirme yeteneği giderek zayıflayan para politikası, 1993'te Prof. John Taylor'un "Taylorizm"ini benimsedi. Bunun yansımaları da kendini enflasyonun hedeflemesinde buldu. Para politikasında en önemli değişimlerden birisi 1980'li yıllardan sonra gerçekleşti. Merkez bankaları tek hedef olarak fiyat istikrarı hedefini benimsediler. Fiyat istikrarı sağlanınca büyüme de gerçekleşir inancı ile enflasyonla savaşa başladılar. Bir merkez bankası, kendine verilen görevleri ancak elinde bulunan araçları yardımı ile yapabilir. Merkez bankalarının ellerindeki araçlar, para tavanı veya para arzı gibi büyüklükler ile belirlediği faiz oranlarıdır. Bu araçlar ne kadar etkiliyse görevin yerine getirilme olasılığı o derecede artar. Uygulama sürecinde, parasal büyüklüklerin enflasyonu doğrudan etkileme olgusunun güçlü olmadığının ve etkileşme süresinin de 2 yıla kadar bir zamana yayılmasının gözlenmesi merkez bankalarını açmazda bıraktı. Bu durumu kamuoyuna açıklamakta zorlandılar. Alman Merkez Bankası 30 yıl uyguladığı bu yöntemde sadece 10 yıl hedefini tutturabildi. Bu tabii ki, kredibilite kaybıydı.
Taylor önce garipsendi John Taylor'un kısa vadeli faiz oranları ile enflasyonu ve büyümeyi etkileme yöntemi başlangıçta garipsendi. Sorun, gecelik faiz oranları ile fiyatların nasıl kontrol altına alınabileceği noktasında toplandı. Bu ise, merkez bankalarının yüksek kredibilitesi ile bekleyişleri yönlendirip, bireyleri hedeflenen enflasyona yönlendirmesi ile çözümlendi. Uygulamalarda olumlu sonuçlar alındı. Türkiye'deki gelişmeler de bu trendi gecikmeli olarak yansıttı. T.C. Merkez Bankası, 1980'li yılların sonuna kadar Hazine'nin ve ekonominin gereksinimlerine göre hareket etti. Faiz tespiti fiilen Hazine'nin elindeydi... IMF'li yıllarda ise parasal hedefler, programın kontrolü amacıyla konuldu. Bu uygulamalardan kurtulmaya çabalayan Merkez Bankası, ilk olarak 1990 yılında, kontrolünde bulunan 4 parasal göstergeye hedef koyarak bir program ilan etti. Kısmen de başarılı oldu. İzleyen yılda ortaya çıkan Körfez Krizi ikinci programı ilan ettirmedi. 1992 programında ise hedefler tutmadı. Böylece parasal göstergelere dayalı ilk para programı denemesi devam ettirilemedi. 1998 yılında rezerv parayı hedefleyerek uygulamaya sokulan para programı başlangıçta başarılı sonuçlar verirken, Rusya krizi ile noktalandı.
Atılan doğru adımlar Merkez Bankası bu deneyimlerden geçerken, parasal göstergelerle enflasyon arasında teorik ilişkiye inanmakla birlikte, bilimsel çalışmalarda buna ilişkin güçlü bulgular elde edilememesinin sıkıntılarını yaşadı. Yüksek ve kendini besleyen enflasyon da buna izin vermedi. Fiyat istikrarı yerine finansal istikrarı hedef alıp parasal büyüklükleri, döviz kurunu ve faiz oranlarını bu hedefe yönlendirdi. Bu şartlarda enflasyon hedeflemesi uygulanmasına olanak yoktu. Bunun yerine 1996'dan sonra, "enflasyon öngörüsü veya tahmini"ne dayalı bir politika izlemenin pragmatik olduğu görüşünü benimsedi. Her altı ayda bir, beklediği yıllık enflasyonu kamuoyuna duyurdu. "Bu yılki enflasyonun şu oranda olacağını" tahmin ettiğini açıkça söyledi. Bekleyişlerin bu orana odaklanmasına çalıştı. Parasal büyüklükleri, faiz oranlarını ve döviz kurunu buna göre yönlendirdi. Öngörüleri de gerçekleşmeye başlayınca Merkez Bankasının kredibilitesi arttı. Daha güvenilir oldu. Bu enflasyon hedeflemesine doğru atılan ilk adımlardı. IMF ilk zamanlar bu uygulamayı hafif bir tebessümle karşıladı. O tarihlerde konuyu çözümleyememişlerdi. Yenilikçi yapıları da olmadığından işi baştan reddediyorlardı. Ancak bekleyişlerin nasıl yönlendirildiğini görünce ilgilerini arttırdılar. Başka ülke deneyimlerindeki başarılar da fikirlerini değiştirmelerine neden oldu. Sonunda, 2000 yılı programı çalışmalarında enflasyon hedeflemesine sıcak baktılar. Merkez Bankası'nın bağımsızlığını sağlayacak yasanın çıkmasından sonra, bu sisteme yavaş bir biçimde başlama tarihi olarak 2001 yılının ikinci yarısı seçildi. Bunlar niyet mektuplarına yazıldı. Ancak kriz, uygulamayı 2006 ya bıraktırdı. Yarın devam edeceğim.
|