| |
"O" kafalar!
Başlıktaki sözün telif hakkı tecrübeli yazar Rauf Tamer'e ait. Yıllardır yazılarında vurucu bir klişe olarak kullandığı bu söz, sanırım, bundan sonraki süreçte çok daha yaygın biçimde kullanılacak. Birkaç gündür üstüste AB ile müzakeleri yazıyorum. Okurların bir kısmı beğeniyor, bir kısmı da "Bu işin tehlikelerini de belirtmelisin", diyor. Hay hay! Çok isterdim şöyle yazabilmeyi: "Bu kalleş AB bizi yutacak arkadaşlar! Güneydoğu'yu İngilizler, İstanbul'u Yunanlılar, Antalya'yı da İtalyanlar alacak, ağır düşünen Almanlar yine avcunu yalayacak, bize de kala kala Ankara ve çevresi kalacak. Şeytan diyor ki, iki mekanize piyade tümeniyle dal şu Musul'a taş taş üstünde bırakma, aynı gece Bağdat'a da bir anfibi tugay indir, ne olacaksa olsun..." Yahut şöyle bir yazı ne biçim otururdu: Bize haybeden müzakere tarihi verdiler. Biz de, haybeden müzakere ediyormuş gibi elense çekelim. Öbür taraftan, ABD ile flörtümüzü geliştirip, kendilerine AB casusluğu teklif edelim. Bir yandan da, Afganistan'a kadar dayanmak için askeri stratejiler geliştirelim. Fakat naçizane cehaletim bu kadar yüksek düşünmeme izin vermiyor. Buna mukabil, önümüze hangi engeller çıkar derseniz onu anlatabilirim. Karşımıza, esas olarak 'O kafalar' çıkacaktır. Muhtelif basınç merkezleri, iç çatışma ürküntüleri, bölünme korkuları, telaş ve panik pusuları kurulacaktır. Aslında konu hiç karışık değil. AB konsepti, bir toplumsal irade meselesi olduğundan, karşısına cesur ve çağdaş bir Türk iradesi koymak gerekiyor. Hayatta hiç kimseyle, 'siz galiba bizi yiyeceksiniz' ürkekliği ve sefaleti ile tartışılamaz. Barış, demokrasi ve refah idealleri, Türkiye'nin bütün ideolojik, etnik ve tarihsel handikaplarını aşması için yegane reçetedir. AB üyeleri de, eğer mümkün olacaksa gelecekteki yaşam ortaklarımız olacaktır. Yoksa, estek köstek saymak kolaydı: Otobanda, emniyet şeridini kapatanlarla mı, yoksa hasta taşıyan ambulansın peşine takılmaktan utanmayan sırıtıklarla mı, yoksa ekmek kuyruğuna giremeyen hamşolarla mı gireceğiz AB'ye birader? Hakkari'nin piyasa caddesi de, Şanzelize olacak ha, oha!.. Nasıl kulağa hoş geliyor değil mi? Geliyor ama bunları dedem de yazardı. Dedemi de aratmazlar, Türk medyasında metrekareye en az 1 tanzimat aydını, 2 devlet fetişisti, 3 bürokrat yalakası, 4 de siyaset peşrevcisi düşer. Tavsiye ederim, hepsini okuyun, eğlenin, aydınlanın... Benim görüşüm çok basit: Biz AB ile ortaklık yapabilecek güç ve kararlılıktayız. Bunu istiyoruz. Becerebilecek potansiyele de sahibiz. Barış, demokrasi ve refah idealleri bizim hayat çizgimizdir! Bitti. Bu kadar basit. Ben, dışişleri diplomatlarına akıl vermeye kalkışacak kadar şuursuz değilim. Birey olarak tavrım bu. Kimseyi AB'ye ikna etmek zorunda da değilim. Tıkma akıl kar etmez. Bazı hallerde beyin nakli bile yetmez. Yalnız bizim cambazları okuyup aydınlanırken, etrafa dikkatli bakmayı da ihmal etmeyin. Mesela, Amerika ile işbirliği yaparak, büyük devlet adamı Saddam Hüseyin'in liderliğinde İran'a saldırıp 9 yıl savaşan Irak'ın düştüğü duruma bakabilirsiniz, birazcık... Öylesine aklıma geldi yani...
|