Emekli milliyetler barı
Birçok yorumcumuza göre daha AB üyeliğimiz kesinleşmediği halde şimdiden muazzam bir dönüşüm yaşamaya başlamış bulunuyoruz. Gerçekten öyle mi? Muhakkak ki pek çok alanda hızlı bir değişim yaşıyoruz. Fakat değişim her halükarda iyi olsaydı, atom bombasının patlatılmasını da mübarek bir gelişme saymamız gerekirdi. Tabii ki, hangi alanlardaki değişimin hayra alamet, hangi alanlarda AB'nin çürümüş taraflarına yelken açmak olduğu, kişinin dünya görüşüyle ilgili bir yargı. Ancak ilginç olan şu ki, her değişimin bir muhasebe gerektirdiği gerçeğine aydının da, avamın da çoğunluğu kayıtsız. Bedel kimsenin umurunda değil; bütün hesap kazanım hayalleri üstüne. Hiçbir zarar söz konusu olmayacakmış, hiçbir şey kaybedilmeyecekmiş veya edilse bile önemsizmiş gibi sadece getiri beklentisi içinde bulunmak ne iştir? AB sanki her yorulana han yapan bir tanrı! Mavi içindeki 12 sarı yıldızın yerli havarilerinin hayali kısa sürede daha çok Avrupai üstyapı değeri kazanmak. Halk çoğunluğunun rüyası ise daha çok metelik edinmek. İki zümre de 'Türkiye'ye inanmamak ve AB'ye inanmak' hususunda ortak. Ben de tam üyeliği istiyorum ama AB'ye değil, Türkiye'ye inandığım için.. Üstyapı değerlerini başarıyla taklit ve tatbik etmek veya maddi çıkar sağlamak için değil yerkürenin selameti için. Bugünkü tek kutuplu dünyaya ve muhtemelen gelecekte ABD ile Çin'den oluşacak iki kutuplu dünyaya hakkaniyet dengesi getirecek bir AB'yi yaşlı Avrupalılarla birlikte yaratabilmek için! AB'ye değil Türkiye'nin geleceğine inanıyorum. Zira bencil ve zevkçil Avrupalı artık hiçbir değeri uğruna ölümü göze alabilecek yapıda değil. Türkiye ile birlikte olmadığı takdirde Avrupa'dan hiçbir kötülüğe karşı etkin direnç beklenemez. Dolayısıyla Türkiye'siz AB dünya macerasında zurnanın son deliği bile olamaz. Türkiye'siz AB ancak kocaman bir 'emekli milliyetler barı' olur. Onun için Türkiye'nin geleceğine inanarak tam üyeliği istiyorum; AB'ye inanarak ve hatta AB'yi takdis ederek 'aşağılık Türkiye'yi kurtarmak için değil! Bu ikinci ruh hali, 'Batı'nın dünden yarına doğru uçan bir ok gibi sadece ve mutlak surette ileri gidip yüceldiği' şeklindeki kabulü 'amentü' bellemekten kaynaklanmaktadır. Böylece Batı uygarlığının salgın intiharlara yol açacak kadar mutsuz edici boyutu, uyuşturucu maddeyi kurtuluş zannettirecek kadar aldatıcı rengi olduğu 'muhasebe dışı' kalmaktadır. -Batı uygarlığının insan hayatına verdiği değer ile öteki ülkelerdeki işkenceleri de muhasebeye katsak ya.. Katalım efendim! İnsan hayatına değer vermek Batı uygarlığına özgü bir davranış mı? İşkenceyi yasaklayan sadece Batı kültürü mü? Engizisyon mucidi bir uygarlığı, daha iki yüz elli yıl öncesine kadar beşer eti yiyebilen bir coğrafyayı, dünya kuruldu kurulalı en büyük sömürgecilik cürümleri işleyen ve en çok cana kıyan bir kültür çevresini insan hayatına değer vermenin beşiği saymak, kainatın en büyük yalanlarından biridir. Bu uygar (!) adam, kültür ve medeniyet yıkıcı atalarının yamyam genleriyle her an yeniden sahne alabilir. Nitekim Irak'ta aslına dönmüş, hala faşizmle yönetilen ülkelerde görülmeyecek türden işkenceleri bilinçli şekilde Müslüman mahkumlara uygulamış bulunmaktadır. Tıpkı ilk Haçlı Seferleri sürecinde yaptığı gibi. Bugünün Türkiye'sinde haysiyetli tavır, böyle her an geriye kırılabilir bir uygarlığın ihtiyarlarına yardım etmek için AB'ye tam üyeliği istemektir. Bu; yoksul genç adamın hasta, bitkin ve kibirli yaşlıya, onun bütün afra ve tafrasına rağmen samimiyetle yardım etme isteğidir. Bu, Başbakan Erdoğan'ın, İslamcı günlerinden evrimleştirdiği bir inanışla -eminim ki samimi bir tasavvur olarak- değişik kelimelerle dile getirmeye çalıştığı Anadolu'nun diriltici soluğunu AB'ye taşıma iradesidir. Böyle haysiyetli bir talepteyseniz, 'Kızılelma' diye batıya yönelip güneşin peşinden asırlardır koşan Türk'ün kadim ülküsünden farklı bir hedefte olmazsınız. O zaman Malazgirt zaferi de, İstanbul'un fethi de, Viyana kuşatması da, Brüksel çıkarması da aynı ülkünün devamı olur. Bu bakışladır ki benim AB'ye tam üyelik talebim, Haçlı barbarlığını ve 'Medeniyetler Çatışması' tasarlayan Kabalacı küresel çetenin fesadını yeryüzünden kazıma girişimidir; 'emekli milliyetler barı'na balıklama atlama sefaleti değil.
|