Yaşlılık psikolojisi
Son yıllarda gerek sağlık alanındaki buluşlar, gerek beslenme koşullarının düzelmesi gibi nedenlerle insan ömrü uzamış ve tüm dünyada yaşlı nüfus artmaya başlamıştır. Bu nedenle yaşlılıkla oluşan hastalıkları ve durumları değerlendiren 'geriatri' bilim dalı oluşturulmuştur. Yaşlılığa özgü bedensel ve ruhsal hastalıkları değerlendirmeden önce, yaşla birlikte değişen normal insan psikolojini bilmek gerekir. Çevremizde yaşlı insanların artması, bizim toplumsal yapımız nedeniyle yaşlıların çoğunlukla aile içinde bakılmaları nedeniyle onları anlamak ve tanımak zorundayız. Yapılan çalışmalarda yaşlılık döneminde, akıl sağlığına ilişkin diğer dönemlerden daha fazla sorun saptanamamıştır. Hatta yaşlıların olumsuz emosyonel durumları gençlerden daha iyi kontrol ettikleri görülmüştür.
BİLİŞSEL DEĞİŞİKLİKLER Bilişsel fonksiyonlar; algılama, sözel yetenekler, kelime zenginliği, genel bilgi durumu, algılama ve psikomotor işlevleri içerir. Görsel algılamada yaşlılıkla belirgin değişiklik olmaz. Dikkat fonksiyonu temel olarak iki grupta değerlendirilebilir. İlk grup, dikkati tek bir yere yöneltmek ve bir uyaranı izlemektir ki yaşlılıkta bu fonksiyon değişmez. Ancak dikkati bir uyarandan diğerine yöneltip, sonra tekrar öbür uyaranı izlemek, yani aynı zamanda dikkati bir kaç uyarana bölüştürebilme yeteneği yaşla birlikte belirgin azalma gösterir. Kelime hazinesinde azalma olmayıp, aksine özellikle eğitimli yaşlılarda artma izlenirken, çalışmalar kendiliğinden konuşmanın daha özensizleşmeye ve daha çok tekrar içermeye başladığını göstermiştir. Objelerin isimlerini hatırlama ise bir miktar azalma gösterebilir. Öğrenme fonksiyonunun yaşlılıkta azaldığı bilinir. Temel, kristalize zeka bozulmazken, akıcı zekanın bozulduğu görülmektedir. Hafıza fonksiyonları yakın hafıza ve uzak hafıza olmak üzere incelenir. Yaşlılıkta öğrenilen bilgileri depolama ve yeniden hatırlamada bozulma belirgindir. Uzak hafıza sağlam kaldığı halde, yakın hafızanın yaşla birlikte belirgin azalması yaşlılıkta karşılaşılan şaşırtıcı durumlardandır.
SOSYAL İLİŞKİLERİ AZALIR Yaşlandıkça sosyal ilişkilerde azalma gözlenir. Yeniliklere, yeni şeyler yapmaya ve öğrenmeye karşı yaşlılar tutucu olur. Çevreye ilgileri azalır, sosyal ilişkiler gittikçe azalır. Bu durum genellikle yapamamaktan ve hareket zorluklarından kaynaklanır. Ölümler nedeniyle sosyal çevreleri azalır, yeni ilişkiler kurmak zorlaşır. Yaşlılıkta kişiler aşırı tutumlaşır, mal ve para düşkünlüğü artar. Gerçekte çok da gerek duymadıkları, duymayacakları şeylere aşırı bağımlılık göstermeye başlarlar. Aslında yaşlılık dönemi Erikson tarafından 'benlik bütünlüğünün tamamlandığı dönem' olarak tarif edilir. Bunun anlamı kişinin geçmiş yaşantıların tümünün kendine ait olduğunu kabullenişi, geçmişle ilgili pişmanlıklar ve özlemler taşımamasıdır. Bunu sağlayabilen yaşlılar için gelecek belirlidir, ölümden korkmaz. Gençlere kızmaz, onların haklarına saygılı olur ve önem verir. Tüm bu gelişimleri, yaşlının daha önceki kişilik özellikleri, yaşlılıkla birlikte oluşan hastalıklar, aldığı ilaçlar, kişisel kayıplarla bağlantılıdır. Hastalıklar ve ilaçlar yaşlının zihinsel, bedensel ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyen durumlardır. İyi bakım, devam eden sosyal ilişkiler, çocuklar ve torunlarla paylaşılan zamanlar yaşlıların bu dönemi daha sağlıklı geçirmelerini sağlayan önemli sosyal desteklerdir. Bizim toplumumuzun önemli geleneklerinden biri yaşlılara saygı ve bağlılıktır. Yaşlılar genellikle bakımlarını sağlayamadıkları zaman, gençlerle birlikte yaşamaya başlarlar. Ya da en azından yakın yerlerde oturur ve sorunlar paylaşılır. Değişmeye başlayan toplumsal yapılardan biri de, insanlar arası mesafeler, yalnızlaşma ve ayrışmadır. Bu durum yaşlıların son dönemlerini yalnız geçirmelerine neden olmaktadır. Sosyal kurumların artırılması daha önemli hale gelmiştir. Huzur evlerinin kimseleri olamayan insanların bulunduğu bir yer değil, yaşlı insanların sosyal çevre kurabilecekleri, bakımlarının yapılabileceği, sağlık kontrollerinin olacağı gerekli mekanlar olarak değerlendirilmesi gerekir. Hepimizin bir gün yaşlanacağı bir gerçek. Yapabileceklerimizi yapmış olmanın mutluluğu ve geleceği eğittiğimiz veya yetiştirdiğimiz kişilere teslim etmenin huzuru ile sağlıklı, çevremizde bizi seven ve değer veren insanlarla birlikte olmayı ummak, bunu sağlamaya çalışmak yaşlanmayı güzelleştirecektir. Bu yazıyı Erikson'un bir sözüyle tamamlamak istiyorum "yaşlılarda ölümden korkmamaya yetecek kadar benlik bütünlüğü olursa, çocuklar da yaşamdan korkmayacaklardır."
|