| |
İçimden geldiği gibi konuştum sayın seyirciler!..
A Takımı'nın önceki gece yayınlanan bölümü 00.30' da yayına girip 02.00'de bitmesine karşın çok yüksek izlenme oranı ve payı alarak 3. oldu. Sabah saat 02.00'de başlayıp kuşluk vakitlerine kadar devam eden Sokak Arası ise o saatler için mucize bir izlenmeyle rekor kırıp 11. sıraya yerleşti.
Kimleri geçtik? Yüz binlerce dolarlık dizileri, on binlerce dolarlık yapımları açık ara geride bırakıp, örneğin Cennet Mahallesi, Anadolu Ateşi Uğurlama, Kınalı Kar, Ekmek Teknesi, Eyvah Çocuklar Büyüdü, Ana Haber Bültenleri, Acun Firarda, Zaga, En Son Babalar Duyar, Hayat Bilgisi, Ağa Kızı yayınları çook gerilerden izledi A Takımı'nı.
Alışkanlık oldu Geçtiğimiz hafta da buna benzer bir durum olmuş yine ilk üçe girmeyi başarmıştı programımız. Bir yayıncı için bundan daha mutluluk verici, kıvanç verici, gönül okşayıcı bir şey olabilir mi?.. Ama öyle değil işin aslı. Şimdi kurgulayarak düşünerek yazsam, ölçtü biçti, yazdı denebilir. O zaman gelin hissiyatımı canlı yayının sonunda tamamen spontan, tamamen yürekten sarf ettiğim sözlerle paylaşalım. Bir anlığına önceki gecenin sonuna dönelim.
Sevinemedim dersem!.. "Sayın Seyirciler; aslında geçtiğimiz hafta da sayın konuklarımın 'Çok beğendik' dediği program müthiş bir reyting başarısı yakaladı. Gecenin geç saatlerine kadar sürmesine rağmen çok yüksek bir puan aldı ve hayatımda ilk defa yüksek reytingli bir programa belki de sevinemedim. Çünkü burada tabii, ailelerin sübjektif, içtenlikle söyledikleri çok iyi bir program yaptınız... Ama iyi program tanımı şöyle olmalı Türkiye'de. Aslında Türkiye kabuk değiştiriyor. Türkiye çağdaş medeni ölçüler içindeki her türlü ülkenin geldiği sosyal seviyeyi, siyasi seviyeyi, ekonomik seviyeyi yakalamak için uğraş veriyor.
Haydi kızlar okula Büyük Atatürk'ün gösterdiği, işaret ettiği yolda, yüzünü batıya dönmüş ama kendi köklerinden de kopmadan, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmaya çalışıyor. Bunun önceki gün çok önemli bir virajını döndük hep birlikte. İnşallah Allah tamamına erdirsin derler. Bunları konuşmak, Türkiye'deki işsizliği konuşmak, Türkiye'deki gelir dağılımını, adaletsizliği konuşmak, Türkiye'de Milli Eğitim'i konuşmak ... Neden hâlâ bu devirde "Haydi Kızlar Okula" kampanyası yapmak zorundayız devlet millet el ele. Bunları konuşmak, spordaki çirkinleşmeyi konuşmak, holiganizmi konuşmak..
Sokaktaki çocuklar Yerel yönetimlerde aksayan yönleri konuşmak, depremlerde yıkılan evleri konuşmak, sokaklardaki annesiz babasız ya da annebabalı oldukları halde sanki o kaldırımların birer doğal mimari uzantısıymış gibi bitiveren çocukları konuşmak. Bütün bunları konuşmak isterdim ama ey sevgili seyirci! 12 yıldır bütün bunları konuştuğumuz programlarda siz bizi izlemediniz ki!
Hoşnut muyum? Ben Semra Hanım'ı, Sinem'i, o evin içindeki olup bitenleri, bir başka programdan apartılmış görüntülerin üstüne biraz da kendim ekledim. Hani dalga yükseliyor da sörf tahtasını yerleştirmiş gibi onunla ilgili program yapmaktan içtenlikle hoşnut değilim. Ama siz bunu sevdiniz. Peki acaba 12 yıldır ilk kez söylüyorum. Bir kere de hiç kendi içinizden, kendi yüreğinizden 'Peki niye biz bunu istiyoruz? Biz bunları istediğimiz sürece ayakta kalmak zorunda olan bu televizyoncular bize başka nasıl ne verebilir' diye düşündünüz mü?..
Nice ki canınız sağ! Düşündüyseniz de sağolun, düşünmeseniz de sağolun. Ama ben hep size doğruları söylemeye çalıştım. Şu an içinde bulunduğumuz durumla ilgili yine doğruları söylemeye çalıştım.
Yine yeni yeniden A Takımı yine, reyting peşinde değil, sessiz çoğunluğun sesi olmaya devam edecek. Bundan sonraki haftalarda da. Yine ülkenin gerçek gündemine dönecek, yine haberciliğini yapacak. Belki alınan karneler bizi tatmin etmeyecek ama A Takımı' na emek veren herkes ve bizim bugüne gelmemizi sağlayan her türlü seyircimiz bizden hoşnut kalacak...
Ata'nın babası ve uyuşturucu İşte içimden gelen de geçen de tüm saflığıyla buydu ve bunu konu ettim kapanışta. İyi mi ettim kötü mü ettim diye sonradan çok düşündüm de, "valla billa iyi ettim" dedim son karar olaraktan. Bu arada o hay huy içinde bile haberciliğimizi konuşturup kendilerine toz kondurmayan Semra Hanım'ın eski eşi Hamit Türk'ün Almanya'da bir uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla mahkemeye çıkarılıp 5 sene hüküm giydiği ve cezasını çeşitli Alman hapishanelerinde yatarak tamamladığı havadisini de bizzat kendi yüzüne karşı sordum.
"İftiraydı o" "Evet yattım. Tam beş yıl yattım. Suçlu değildim, bir iftiranın, kötü bir arkadaşın kurbanı oldum" sözünü duyurdum ağzından. Bunun da yorumu sizin sayın okurlar. Sevgiler, saygılar aydınlık yarınlar...
|