| |
Nihayet kurtulduk
Oh! Üç aydır devam eden son 'Gelinim Olur musun' serisi bitti de Semranım'dan kurtuldum. Hayır, hayır; elbette tahmin edeceğiniz gibi, "Türkiye, AB'ye girmeye çalışırken; Ortadoğu kaynarken, onca sorunu varken, böyle 'düzeysiz' programları nasıl izlersiniz" diyenlerden değilim. Bir kere bu yapımlar seyirciyi eğlendiriyor. İkincisi, insanların bir konudaki görüşleri, tutumları, tavırları, zihniyetleri ortaya çıkıyor. Bu sebeple 'reality show' denilen formatla alıp veremediğim yok. Semranım'dan kurtulmaya gelince... Onu izlemek benim için hem gırgırdı, hem de acı verici. İşin acı yönünü açmak istiyorum. Semranım kelimenin olumsuz anlamıyla bir siyasetçiydi. Hani çok sayıda insanı ilgilendiren bir dava uğruna siyaset yapan... Bir hayal, bir ideal peşinde koşan... Doğruluğuna inandığı bir fikri gerçekleştirmeye çalışan siyasetçiler vardır. Bu tip insanlara saygı duyarsınız. Hiçbir söylediğine katılmasanız da samimi olduğunu bilirsiniz. Bir de... Kitleleri ilgilendiren bir fikri, ideali, bir davası olmayan... Siyaseti sadece bir iş, bir meslek olarak gören... Dolayısıyla tüm enerjisini bu alanda kalmak ve oradan nemalanmak için harcayan... Biraz para, biraz ün için her türlü fırıldağı çeviren siyasetçiler vardır. İşte Semranım bu ikinci türe benziyordu. İlkesi, amacı yoktu. Fikirsizdi. Az önce iyi dediğine, biraz sonra kötü diyebiliyordu. Bağırıyor, çağırıyor, jestler mimikler yapıyordu ama bunlar somut bir sorunun, somut bir çözümüne ilişkin düşüncelerinin ifadesi değildi: Semranım bir üsluptan ibaretti. Amacı kendisiydi. Bütün bunlar sadece ve sadece kendi dediğinin yapılmasına ilişkindi. Başka hiçbir şey önemli değildi. Dediğinin yapılmasına 'iktidar' dersek... O sadece iktidarı hedefliyor, bunun için mücadele ediyordu. İktidarı aldığında ne yapacağı belli değildi. Büyük olasılıkla daha fazlasını isteyecekti. Bunun için de kurt siyasetçinin taktiklerini uyguluyordu: Böl. Yine böl. Yetmedi, bir daha böl. Karşı tarafın bölünmesi Semranım'ı var etmekle kalmıyor, güçlendiriyordu da... Orada kalması için tüm gerekçeler tükendiğinde dahi çabasını sürdürdü. Son ana dek annelerle oğulları, karılarla kocaları, kızlarla oğlanları, aileleriyle kızları, stüdyodaki konukları, ekran başındaki seyircileri birbirine düşürmeye çalıştı. Moda deyimle, 'vicdan yaparak', insanları kuşkuya sevk etmek, kendilerini suçlu hissetmelerini sağlamak için uğraştı. Allah için bu işte çok yetenekliydi. İki kişi ya da koca bir grup... Fark etmiyordu: Ne söylerse bölüneceklerini, kendisine eskisi kadar güçlü bir biçimde hücum etmeyeceklerini gayet iyi biliyordu. Beyhudeydi ama müthiş bir çabaydı. İşte bu 'doğal' siyasetçiden kurtulmuş olduğumuz için mutluyum. Çünkü bana gerçek siyasetçileri hatırlatıyordu. Programı her seyrettiğimde, "Ben bunu bir yerden tanıyorum" diyordum. Semranım'ı gördükçe aklıma hep eski kıssa geliyordu. Hani... Yere diktiği iğnenin gözüne, uzaktan attığı diğer iğneyi geçiren adam varmış da... Padişah mahareti dolayısıyla adama 500 altın vermiş, yeteneğini böyle anlamsız bir işe harcadığı için de 500 sopa vurdurmuş.
|