Suçlular aramızda, mesela ben!
Her hafta iki yazı konusu bulmak kolay değil, malumunuz. Fakat ilginçtir, birçok tuhaf şey benim başıma geldiği için şu hayatta, bazen de yazı konuları gelip yazarınızı buluyor! Yılbaşında üç güncük bir Paris tatili yapacağımı ve bunun bu yıl yaşayacağım tek tatil olacağını daha önce anlatmıştım. O yazıyı okuyanlar, pasaport süresi uzatma işlemlerimin sürdüğünü de hatırlayacaklardır. Geçtiğimiz günlerde emniyetten ilginç bir haber geldi bana: "Gülse Hanım, ama siz 1993'ten beri aranan bir suçluymuşsunuz!" - Hö? Ne suçlusu yahu? Ödenmemiş trafik cezası falan mı varmış? - Hayır, hırsızlık ve evrakta sahtecilik! Gıyabi tutuklama çıkmış ama bulunamadığınız için zaman aşımı ve aftan yararlanmışsınız. Ama bu kararların kağıdı bize gelmediği için kayıtlara geçmemiş. Şu anda hâlâ aranıyor görünüyorsunuz! Kağıdın bize gelmesini sağlayın, savcılıktan imzalı olarak getirin, kayıtlara geçelim. - Bu bir şaka, değil mi? Değilmiş! Şimdi size son zamanların en ilginç polisiye "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" hikayesini anlatıyorum! Yıl 1992 veya 1993. Aylardan mayıs veya haziran olabilir. Bendeniz Boğaziçi öğrencisi ve Aktüel'in bölüm editörlerinden, ümit vaad eden gazeteci Gülse! Ortaköy'de zamanın havalı mekanlarından Memos'a bir kutlama için arkadaşlarımla eğlenmeye gidiyoruz. Pistte dansedip masamıza döndüğümüzde, çantamın çalındığını fark ediyoruz! Kredi kartları, nüfus cüzdanı, ehliyet, ne var ne yok gitmiş! Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Şimdiki gibi kredi kartı iptal merkezleri 24 saat çalışmıyor tabii. Memos'taki hırsızlığı yapan arkadaşlar, benim hesabımdan bir ocakbaşında yemek yemiş, birkaç parça da kıyafet almışlar kart iptal ettirilene kadar. Ertesi sabah sıcağı sıcağına Ortaköy Karakolu'na gidiyorum. Zabıtlar mabıtlar. Gazeteye ilanlar, kimliklerin yeniden çıkartılması, şudur budur. Bir iki ay sonra eve bir telefon geliyor: "Kızınız burada, Kuşadası'nda herkesi dolandırdı! Şimdi de bizden araba kiraladı, parasını vermiyor, ehliyeti bizde!" Annem: "Ama benim kızım burada, İstanbul'da" diyor. Ve gerçekler ortaya çıkıyor: Vesikalık resimdeki halimi andıran dolandırıcı, Kuşadası'nda yapılmadık hırsızlık, üçkağıtçılık bırakmamış! Hem de benim kimliklerimle ve benim ismimle! Babamın uyanıklığı sayesinde kız yakalanıyor. Ancak son anda bir bahaneyle karakoldan kaçmayı başarıyor! 11 yıl sonrasına gidiyoruz! Dünün gazetecisi, senarist ve oyuncu Gülse Birsel pasaportunu yenilerken, 11 yıldır aranan ama bulunamayan bir suçlu olduğunu öğrenir! Kendisi olayın gerçekleştiği 93 yılından, 99 yılına kadar, Etiler'de aynı evde oturmuştur! Evin adresi pasaportunun arkasında dahi yazmaktadır! Ancak dolandırıcılığı yapan kız, ya hırsızlığı yaptığı yere, ya da emniyet güçlerine Ankara'da palavra bir adres verdiğinden, 'Gülse' bir türlü bulunamamıştır. Dava zamanaşımına uğramıştır. 'Gülse' affedilmiştir. Gerçek Gülse'nin hayatında yaptığı hırsızlık ve/veya evrakta sahteciliğe en yakın şey, bir arkadaşının babasına gösteremediği üniversite transkriptindeki not ortalamasında, tükenmez silgisi yardımıyla yaptığı tahrifattır! Ve gerçek Gülse, kaderin tuhaf bir cilvesi sayesinde, işlemediği bir suçta, fikir olarak son derece gıcık olduğu 'af'lardan yararlanmıştır! Uzun uğraşılardan ve "Sizi gözaltına almak zorundayız" cümlelerinden sonra, neyse ki aklı selim emniyet görevlileri sayesinde, olayın aslı ortaya çıktı. Hatta yıllar önce, sahte Gülse tarafından dolandırılan isimle de bağlantı kurduk. Tabii insanoğlu tuhaf. "Sizi gözaltına alacağız" diyenlere "Ne gözaltısı yahu, ben Paris'e gideceğim" diyen, "Suçun bir para cezası varsa verin, bitirin" diyenlere, "İşlemediğim suç için beş kuruş vermem" diye kafa tutan bir deli kadına, yani bana da her şey müstahak! Dedim ya, mizah yazısı konusu bulmam ben, kendisi ayağıma gelir!
|