Amerika'dan mesajlar
Türkiye-Amerika ilişkileri, Irak Savaşı, Felluce'deki gelişmeler, Kuzey Irak'taki PKK varlığı gibi nedenler ve iki taraftan yapılan açıklamalar nedeniyle tatsız bir döneme girdi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül dün Hürriyet yazarı Sedat Ergin'e bunun nedenini "Şu anda AB, birinci gündemimiz. Böyle olunca nasıl bir dostunuzu ihmal edip diğerine ağırlık verirseniz alınma oluyorsa, böyle de olabilir" sözleriyle açıkladı. Gül, ilişkileri düzeltme arzusunu "ABD ile stratejik ilişkilerimizi kuvvetli tutmak istiyoruz. Süper bir güç ile ilişkileri zayıflatmanın neye yararı olur ki?" diyerek ifade etti. Dün sabah Amerika'nın etkin sivil toplum örgütlerinden "Anti-Defamation League"in yöneticileriyle bir araya geldik. Bugün Ankara'da Başbakan Erdoğan'la görüşecek olan bu konukların görüşü de aynen bu yöndeydi. 1913 yılında anti-semitizm ve ırkçılıkla mücadele için kurulan Anti-Defamation League, bir Yahudi kuruluşu. Ancak içinde Yahudi toplumunun Demokrat olsun, Cumhuriyetçi olsun tüm kesimlerini barındırdığı için çok etkin. Ayrıca dünyadaki tüm ırkçı açıklama ve tutumlara tavır aldığı için saygınlığı da yüksek bir örgüt. İlişki ağı çok güçlü. Dünyanın her ülkesinde en üst liderler seviyesinde doğrudan görüşme imkânları var. Bizimle görüşmelerinde altını özellikle çizdikleri bir konu var. Gerek Osmanlı'nın, gerek genç Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi toplumuna gösterdikleri anlayışı hiçbir zaman unutmayacaklarını belirtiyorlar. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini destekliyorlar. Ancak bu üyeliğin Amerika ile stratejik ortaklığı geri plana itmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Gül'ün "AB'ye çok odaklandık, Amerika'yı biraz ihmal ettik" açıklamasını tatmin edici bulmuyorlar açıkçası. Ankara'nın aynı anda çok yönlü politika izleyebilecek güç ve kabiliyette olduğunu vurguluyorlar. Hükümetin Avrupa Birliği yolundaki çabalarını yakından izliyor ve destekliyorlar. Türkiye'nin AB içinde yer almasının bölge için çok önemli bir istikrar unsuru olduğunu belirtiyorlar. Türkiyeİsrail ilişkileri konusunda ise Ankara'dan yapılan kimi açıklamaların ilişkileri gerdiğini teslim ediyorlar ama iki ülkenin askeri işbirliğinden ticarete kadar birçok konuda güçlü ilişkilerini sürdürdüğüne dikkat çekiyorlar. Bu insanlar, Avrupa Birliği üyesi olmuş, Amerika ile stratejik ortaklık ilişkisini sürdüren, İsrail'le normal ilişkiler yürüten, nüfusunun çoğunluğunu Müslümanlar'ın oluşturduğu bir Türkiye'nin İsrail-Filistin barışından Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesine kadar birçok konuda çok önemli rol oynayacağını düşünüyorlar. Türkiye'nin İsrail Hükümeti'nin kimi uygulamalarını eleştirmesini, Filistinliler'in uğradığı haksızlıkları eleştirmesini doğal buluyorlar, ancak bunun ikili ilişkileri koparma noktasına getirilmemesi gerektiğini savunuyorlar. Bush'tan, Condi Rice'a, Rumsfeld'den Powell'a kadar Amerika'nın en etkin isimleriyle yakın ilişki içinde olan bu grup, bugün Erdoğan'a bu konuda düşündüklerini açıkça iletecek. Büyük bir olasılıkla, Bush'un ikinci döneminde dış politikasında bir değişim beklentisi içinde olan Ankara'ya bunun mümkün olmadığını anlatacak.
|