Yaşayan Buddha'yı çok özleyeceğiz
Paris'te Tom Ford'un defilesindeyiz. Herkes nefesini tutmuş beklerken disko müziğiyle birlikte ışıklar da yanıyor ve "Yaşayan Buddha" aynaların önünde dimdik duruyor
Paris'in 7.bölgesinde Rodin Müzesi'nin olduğu caddeye zor ulaşıyorum.Trafik, caddede birikmiş insanlar, televizyon ve basın ekibi, kıyamet kopuyor. Bodyguard'lara davetiyeyi verip, müze bahçesine giriyorum. Karşımda bir ateş tufanı... Müze binası ve bahçe kırmızı ışıklarla aydınlanmış, yerdeki kırmızı kadife halı beni siyah bir Marki'ye götürüyor. İçeride de etraf kıpkırmızı. Siyah takım elbiseli,kırmızı fularlı yakışıklı erkekler beni salona alıyor. Esas kıyamet ise burada. Dışarıda bekleyenlerin on katı basın ve tv ordusu bir bölümde, sağlı sollu dizilmiş banklarda 1500 davetli.
KEMANLAR ÇALIYOR Herkes yerini alınca ışıklar kararıyor ve müthiş bir Çin müziği başlıyor. İnanılmaz seksi ve çekici bir manken aynaların arasından çıkıp, önümüzdeki podyumda yürümeye başlıyor. Onu aynı seksilikte çok güzel mankenler takip ediyor. 20 dakika süren defilenin her kıyafetini keyifle izliyoruz. Kemanlar çalıyor, havada hem nostalji hem hüzün var. Son manken de aynalı bölüme girip kaybolunca, ışıklar kararıyor. Herkes nefesini tutmuş beklerken yüksek bir disko müziğiyle birlikte ışıklar yanıyor ve "Yaşayan Buddha" aynaların önünde dimdik duruyor. Herkes ayakta, etrafta çığlıklar yankılanıyor. Buddha kırmızı kadife smokini, beyaz gömleği ve siyah pantalonu ile yürümeye yürümeye başlıyor. Önümden geçerken gördüğüm tek şey, gözlerindeki ışıl ışıl kıvılcımlar..
Evet o Tom Ford. Yves Saint Laurent için son defilesini yaparken gururlu, dimdik ve inanılmaz güçlü. Çin temasının hakim olduğu bu defilede, Ford 2-3 sene önce seyrettiğimiz "In the Mood for Love" filminden etkilenmiş. YSL'nin bu muhteşem defilesiyle ilgili haberleri nasılsa yakında moda sayfalarında okuyacaksınız, o yüzden ben Tom Ford'dan bahsetmek istiyorum.
Gucci'nin yaratıcı direktörü olarak 1995'te ilk koleksiyonunu yapan Ford moda dünyasını sarsmıştı. O dönemde tüm modacılar grunge tarzında bohem kıyafetler yaparken, Gucci mankenlerini dar kadife pantolonlar, seksi gömlekler ve kabarık saçlarıyla çıkartan Tom Ford doğal olarak herkesin dikkatini çekti. Ve moda dünyasında ilk defa bir tasarımcı, marka üzerinde böyle bir güç elde etti. Bu arada Pinault-Printemps- Redoute (PPR), Gucci grubunun hisselerini satın aldı. Kendine hisse alan Tom Ford işine Gucci'nin yaratıcı direktörü olarak en iyi koşullarda devam etti. Ford'un Yves Saint Laurent'i çok istediğini bilen PPR, YSL'yi de satın alınca, bu markanın koleksiyonunu da o yapmaya başladı. 2003'ün onunda moda ve finans dünyası, Tom Ford'un Gucci ve YSL'dan ayrılacağı haberiyle çalkalandı. Şimdi PPR grubu ne yapacaktı, hisseler nasıl etkilenecekti? Ama asıl Tom Ford bundan sonra ne yapacaktı? Bu konuda sessiz kalmayı tercih eden tasarımcı "Önce dinleneceğim, bir dahaki bahara ne yapacağımı duyarsınız" diyor.
Beni en çok etkileyense bu adamın gücü: Düşünün ki moda tasarımı eğitimi almadan, Gucci markasını statü sembolü yapıyor, markaların başından ayrılması gerek moda gerekse de finans ve iş dünyasını etkiliyor. Bundan dolayı ona "Yaşayan Buddha" diyorum. Geçtiğimiz hafta Paris'te en çok bu konu konuşuldu. Herkes Tom Ford'un yerinin doldurulamayacağı düşüncesinde. Onun gibi bir figürün moda içinde olmamasından da matem havasında bahsediliyor. Ama Ford "Durun ben daha ölmedim. Ne bu üzüntü?" diye cevap veriyor.
ŞİMDİ NE YAPACAK? Paris'te Lagerfeld'den Valentino'ya pek çok 2004-2005 sonbahar/kış defilesi izledim. Defilelerde çoğunlukla mankenler aynıydı. Ancak hiçbir defilede mankeni farketmiyorsunuz, çünkü onlar birer askı. Bu mankenler YSL defilesine çıktığında ise onların aynı kızlar olduğuna inanmakta güçlük çektim. Bu da Tom Ford'un gücü. Makyöz ve kuaförü o kadar iyi yönlendirmiş ki mankenler o kıyafetlerle bambaşka kadınlar haline gelmiş.
Tom Ford aynı zamanda, Gucci'yle modada "bekleme listeleri"ni yaratan tasarımcı.. Gucci'nin krokodil çantaları için oldukça uzun bir bekleme listesi var. Markayla A'dan Z'ye ilgilenmesi de yeni bir kavram yarattı. Artık bir marka tasarımcısı, o markayla ilgili ürününden mağaza tasarımına, görsel malzemesinden PR'ına ve satışa kadar her şeyiyle ilgilenmek durumunda. Bana göre de iyi bir tasarımcı markanın tüm birimlerine hakim olmalı. Ford işte bunu kanıtladı. Bundan sonra da onun iyi bir yönetici olup olmadığını Gucci ve Yves Saint Laurent'da kendisine asiste eden tasarımcılar markaların kreatif direktörlüğüne geçtiğinde göreceğiz.
Moda dünyası bu markaların başına dışarıdan tasarımcıların geleceğini düşünürken o yanıtlıyor "Aynı zamanda çok iyi bir ekip yetiştirdim." Moda tasarımı eğitimi olan nice tasarımcılar gördüm. İyi bir gözlemci olmadıklarından dünya koleksiyonu çıkaramıyorlar. Bir de dünyaları ben yarattım havalarında geziyorlar. Tüm hata da burada zaten.. Tom Ford kadar güçlü bir kişi "Ben sadece yolu açtım" diyebilecek kadar mütevazı. O, iyi bir gözlemci, müşterisini çok iyi tanıyor ve onlara görünmek istedikleri tarza sahip olma fırsatını veriyor. Sonra da sokaktaki normal insan bile merakla soruyor. "Tom Ford şimdi ne yapacak?"
|