| |
|
|
Türkler'e AB vız geliyor
Bu " Kamuoyu" denilen olgu her ne ise, sadece televizyon programlarının izlenme oranına bakılarak herhalde anlaşılamaz. Ama aynı şekilde, herhalde televizyon programlarının izlenme oranları görmezden gelinerek de, kamuoyunu anlamak pek mümkün değildir. Örneğin Show TV'nin 'Gelinim Olur musun', programı önceki gece reyting sıralamasında zirveye yerleşmiş... 'Gelinim Olur musun' (Yüzleşme) 17.10 reyting ve 53.70 izlenme payı ile birinci, yarışmanın 'Gelinim Olur musun' (Özel) adıyla yayınlanan bölümü ise 10.90 reyting ve 26.40 izlenme payıyla üçüncü olmuş.. Türkiye'nin AB serüvenini ve benzeri geleceğimizi etkileyecek gelişmeleri yansıtan haberler, programlar falan hep gerilerde kalmış. Bu neyi gösteriyor dersiniz? Bence Türk kamuoyu, oğlu ve gelinini canlı yayında bağıra çağıra tehdit eden Semranım'ı, Türkiye'ye ne diyeceğini bilemeyen Fransız Cumhurbaşkanı Chirac'dan daha fazla ciddiye alıyor. Çünkü Türk kamuoyunun tuzu kuru. Türkiye kendine güveniyor. Diyelim ki, 17 Aralık'ta AB liderleri müzakereler için Türkiye'ye öyle ağır şartlar sundular ki, Türk Hükümeti "Hadi oradan" diyerek AB'ye rest çekti. Sonra ne olur biliyor musunuz? Türkiye'ye hiçbir şey olmaz. Krizlere öylesine bağışıklık kazandık ki, 23 gün aramızda kavga ederiz ve sonra yolumuza devam ederiz. Avrupa Birliği'ne (Yani Ortak Pazar'a) 1959'da başvurduğumuzdan ve 1963'te Ankara Antlaşması'nı imzaladığımızdan beri ne yaptıysak, 17 Aralık'tan sonra da aynı şekilde yola devam ederiz. AB ve Kıbrıslı Rumlar, bu durumdan daha çok etkilenirler. Askeri darbe mi, kısmi iç savaş mı, siyasi bunalım mı, ekonomik kriz mi, kronik hiper enflasyon mu, Amerikan ambargosu mu görmedik çok yakın geçmişimizde? 17 Aralık'ta olumsuz bir durumla karşılaşırsak, Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi Kopenhag Kriterleri'ni Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz. Yabancı sermaye gelişi yavaşlar, reform heyecanı azalır, Avrupalılar'a karşı güven duygumuz çok zayıflar. Ama geriye, yani eski bunalımlı günlere geri dönmeyiz ki. Türk kamuoyunun bilinç altında bu rahatlık olduğu için, "Gelinim Olur musun" daki kepazelikler, Brüksel'de çıkabilecek kepazeliklerden daha fazla önemseniyor. Veya televizyonlardaki dizilere, " Türkiye'nin Avrupalı Olması " adı verilen ve 65 yıldır devam eden diziden daha fazla ilgi gösteriliyor. İç düzeni bozulmuş, can ve mal güvenliği kalmamış, yarından tek beklentinin sağ kalabilmek olduğu bir ülkede, kim bakar Semranım'a, kim takılır Sinem ile Ata'nın düştükleri duruma? Hepimiz biliyoruz. Geri dönüşü olmayan bir yoldayız. Türkiye de dünya ile birlikte değişiyor. Yarın, kesinlikle dünden daha iyi, daha ileri, daha güzel olacak. Bu yarın, AB çerçevesinde yaşanırsa, daha hızlı, daha tavizsiz reformlarla geçecektir. Ama olmazsa da olmaz işte. Ölümden öteye köy var mı yani?
|