| |
|
|
Yesari Asım'dan Sarıkamış'a..
Yaşayan en büyük Tanburi Necdet Yaşar'la birlikte olmak demek, Türk müziğinin yakın tarihinden anekdotlarla bilgi dağarcığınızın zenginleşmesi demektir de. Benim gibi Türk müziğinin ve özellikle de Serhanende Nureddin Çelik'in yorumlarının tutkunu olan Greguar Akan'ın evinde, bu kez Yesari Asım Arsoy'la (18961992) ilgili anıları dinledik Necdet Yaşar'dan.. Yesari Asım, fırsat buldukça Cağaloğlu Hamamı'na gidermiş ve orada gelen ilhamla besteler bile yaparmış kurna başında. Örneğin "Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır" şarkısını orada besteleyip, ilk kez orada mırıldanmış. Bir gün Cağaloğlu Hamamı'ndan çıktığında, alımlı bir genç kadınla karşılaşmış yolda. O hanım, bestekara "Yesari Asım Beyefendi, sizinle Sarıyer'de bir musiki toplantısında beraber olmuştuk" demiş. Güzel sözler söylemiş. Yesari Asım ise hatırlamamış bu güzel kadınla beraber oldukları toplantıyı. Sonra evine dönünce "Sarıyerli" diye bir şarkıyı yazıp, bestelemiş hemen. Necdet Yaşar bu Sultaniyegah şarkının, Yesari Asım ve Müzeyyen Senar tarafından, düet yapılarak okunan bir taş plak kaydını da dinletti o gece bize. Herhalde Müzeyyen Senar 1718 yaşındayken yapılmıştı bu kayıt. Öylesine genç ve diri bir sesti. Gerçi bu "Sarıyerli "nin öyküsünü, Dr. Bülent Gündem'in "Yesari Asım Arsoy, Hayatı ve Eserleri " kitabında, (Özal Matbaası, 1995, İstanbul) Udi Osman Nuri Özpekel'in anlatımından da okumuştum. Ama Özpekel, sadece Cağaloğlu'ndan bahsediyor, "Hamam "dan söz etmiyordu. Gelelim Sarıyerli'nin güftesine. Bu düette, önce kadın söylüyor: "Sarıyer'de tanıştığın bir hanım/ Düşünme pek karşındayım a canım/ Hasret kaldım tanbur'unun sesine/ Yine tenha bir akşam gel a canım" Derken erkek, yani kadını hatırlamakta zorlanan Yesari Asım cevap veriyor: "Hele coşkun bir ay doğsun gelirim/ Sazla söze pek aşıksın bilirim/ Kaç zamandır hep gönlümden geçerdin/ Sarıyer'lim sana ben can veririm" Necdet Yaşar'ın anılarının arasında, Aylin Şengün Taşçı'dan ve Güzin Değişmez'den sohbette anılan şarkıları dinledik. Onlar nefes alırken de ev sahibi, Kalan Plak kayıtlarından Sabite Tur Gülerman'ın (19271989) sesini dinletiyordu bize. Dede Efendi'nin Sultaniyegah Ağır Semaisini Sabite Tur'dan dinlerken, bir başka alemde yaşıyormuş gibi olmamanız mümkün değildi: "Nihan ettim seni sinemde ey mehpare canımsın/ Benim canü cananım sevdiğim virdi cananımsın" O gece, İsviçre Hastanesi'nde tedavi gören Recep Birgit'i de andık. Prof. Dr. Hasan Taşçı, ilgi çekici bir etkinliği de duyurdu. Kültür Bakanlığı Klasik Korosu'ndan sekiz sanatçı, "Sarıkamış Faciası "nın 90'ıncı yıldönümünde, şehitlerimizi anmak için, 26 Aralık günü Sarıkamış'a gidip orada konser verecekmiş. Mehmetçiğin kara ve soğuğa yenildiği bu facianın yıldönümünde, bu kış günü oralara gidebilmek için, tabii ki TSK'nın da destek vermesi şart olacak. Tarihe ilgi duyanlar bilir. Sarıkamış faciasında Genelkurmay Başkanı Enver Paşa ile, 3. Ordu'ya atadığı Hafız Hakkı Paşa hava şartlarını dikkate almadan, orduya, Allahuekber Dağları'nı aşarak Ruslar'a hücum emri vermişlerdi.. 90 bin askerin kurşun bile atmadan donmasına yol açan bu facianın baş sorumlusu Enver Paşa, İstanbul'a dönünce önce basına sansür koymuş ve Genelkurmay'daki bütün arşivi yok etmiş. Bu nedenle, araştırmalara kaynaklık eden belge ve resimler, Rus ve Alman arşivlerinden bulunuyormuş. Geçenlerde Hürriyet'te Sefa Kaplan'ın bir haberi yayınlandı. Buna göre Erzurum Askeri Çakmak Hastanesi'ndeki bir abidenin üzerinde, 165 kişinin kimliği yer alıyormuş.. Binbaşılık ile üsteğmenlik arasında değişen rütbelere sahip 165 ismin hepsi Türk ordusuna mensup sağlık personeli ve hepsi 1914'te o ünlü Sarıkamış faciasında donarak ölmüşler. Prof. Dr. İlter Uzel'in, Erzurum Çakmak Hastanesi Baştabibi iken yaptığı arşiv çalışmaları sonucunda tespit ettiği 165 şehit sağlık personelinin 21'i Rum, 15'i Ermeni, biri Yahudi ve diğerleri de Türk'müş. Kim "Türk" kim " Türkiyeli " tartışmalarında, bakarsınız bunlar da hatırlanır.
|